Bugünlerde kendime en çok söylediğim sözdür: Herkesin yazmakta olduğu kendi hikayesi var. Sen o yazılan hikayelerin içinden geçersin, o kadar! O hikayelerde bir cümle olmayı bırak harf bile olamayabilirsin de; Normaldir, hayat böyledir.
Senin yazman gereken kendi hikayen var, üstelik henüz “başlamadın”!
-Erken mi diyorsun, hadi canım!
Kişilerin hikayelerinin aynı zamanda birbirinin içinden, yanından geçmesine “hayat” denir. Koca bir “Hayat” var, koca bir hikaye yazılan, yaşanan...
İşte bu kişiye özgü hikayeler yazılırken mücadeleler verilir, ”savaşlar” açılır. ”İç savaş” da bunlardan birisidir.
Kolay değil, dışarda, hayatın içinde bir “savaş” verilirken, kendi içindeki savaşı kontrol etmek. Kişinin kendi içinde de bir savaşı vardır ve bu kazanmak için değildir. ”İç savaşların” kazananı olmaz, başlatmamak en doğrusudur.
Özellikle, gözler ile dil arasındaki “çelişki” iç savaşı körükler. Gördüklerine susmakla başlar, sıkıntı. Ya da gördüklerini yanlış yorumlamakla!
Kendimizle savaş halindeyiz.
İroni gibi gözükse de durum bu! Acil bir “iç barışa” ihtiyaç var, iç huzura!
Bizim dışımızda gelişen koşullar birbirimizle olan ilişkilerimizin şeklini belirliyor. Ve kendimiz bu ilişkilerin şeklini adlandırırken “taraf” oluruz. Mesele buradadır; Vicdandan taraf mı? Kendimizden taraf mı?
Kişilerin, bazı “iç çelişkileri” vardır. Bu iç çelişkiler ki “iç savaşa” zemin hazırlar.
Bir dediği bir dediğini tutmayan, bugün böyle yarın şöyle, söyledikleri ile yaptıkları arasındaki farkın farkında olmayan, sizin söylediğiniz sözü eğip büken, yaptığı ezberi bozulan,kendini merkeze koyup “figürasyon” kurmaya çalışan, kendi iç çelişkilerini bir düzen gibi sunup, ”düzensizliğe” yol açan, nerede nasıl konuşacağını bilmeden yaptığı haksızlıkları hak gören...
“Fesatlığı” bir yaşam tarzı, bir diyalog kurma şekli, bir ilişki biçimi halinde yaşayan birinin “samimiyeti” şüphelidir. Dünyanın en güzel cümlelerini kursa bile gerçekte içinde taşıdığı “fesatlık” her an bir problem çıkarmak için bekler! Dahası bu problemi başkasının çıkardığını söyler! Bu bir “iç savaştır”. O iç savaştan, sağlıklı hiç bir fikir çıkmaz. Dünyanın neredeyse bütün “iç savaşları” akılları ile fikirleri arasında vicdanlarını kaybeden insanların düştükleri durumdan çıkmıştır. Ve arada ne çok hayat “telef” olmuştur. ”İç barış” çok önemlidir.
“Velhasılı kelam”:
Gözün gördüğünü dile getiren “organ” vicdandır. Dil, başka söz söylüyorsa, söylemiyorsa “vicdan” çalışmıyordur.
Kişi, hem içindeki hem dışındaki “savaşları” bitirebilir. Ancak,...
Ol hikaye bu kadardır.
“İç savaşı” “bizimkiler” kazanır diye umutlanmak boşuna, ”iç savaşın” kazananı yoktur. Hele ki o “iç savaş” sadece vicdanı değil bütün organları sarmışsa.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?