İnsanlık yükselişi ve düşüşü nedir?
İnsanlığın ve gölgesi medeniyetin yükselişi, tarih ile
aynı periyotta mıdır?
Yoksa insanlık ve medeniyet tarih içinde yükselişler
ve düşüşler yaşamış mıdır?
İnsanlık ve medeniyet tarihin bu son kesitinde en
yüksek noktasında mıdır yoksa en yüksek noktadan
geriye düşüşler var mıdır?
İnsan ve insanlığı, diğer tüm canlı varlıklardan ayıran
en büyük özelliği
Homo erektus’luktan, homo safiens’liğe geçmiş
olması değildir.
İnsanı diğer tüm canlı varlıklardan ayıran en büyük
özelliği, düşünebilmesi de değildir.
İnsanı diğer tüm canlı varlıklardan ayıran en büyük
özellikler:
Tanımadığı insanlar için dahi;
*Empati yapabilmesi
*Diğer insanların başına iyi bir şey geldiğinde sevinç
duyabilmesi
*Diğer insanların başına kötü bir şey geldiğinde
üzülebilmesi
*Kan bağı olmasa dahi diğer insanlarla beraber yaşama arzusu
ve
*Bunlar için klanı ile, halkı ile, milleti ile ve/veya
milletlerarası etik değerler kurgulayıp
bu etik değerler çerçevesinde sosyal yaşamını kurgulayarak,
kendi için istediği her şeyi tüm insanlar için istemesi,
kendi için istemediği hiçbir şeyi tüm insanlar için istememesidir.
Peki tarihsel süreç içinde yukarıdaki pozitif değerler
ile yaşayan topluluklar, kavimler olmuş mu?
Evet olmuş.
Peki tarihsel süreç içinde yukarıdaki negatifdeğerler
ile yaşayan topluluklar, kavimler olmuş mu?
Evet olmuş.
Peki tarihsel süreç içinde yukarıdaki pozitif değerler
ile yaşayan kavimlerden bugün halen yaşamaya devam eden kavimler var mı?
Var.
Peki tarihsel süreç içinde yukarıdaki negatifdeğerler
ile yaşayan kavimlerden bugün halen yaşamaya devam eden kavimler var mı?
Yok.
Öyle ise, burada sorulacak sorular şunlar olmalıdır.
Negatif değerler ile yaşamını devam ettirememiş kavimlerin yok oluşları tarih ilmi sayesinde gözümüzün önünde iken,
*Halen daha insanlar neden insani doğru etik değerler dışındaki negatif yaşama doğru yönelirler?
*Bu yönelme bilinçsiz bir arama ile mi oluyor yoksa bu yönelim bilinçli bir şekilde mi yapılıyor veya yaptırılıyor?
Konuyu biraz daha açmak için insanların kendi
aralarında oluşturdukları etik değerlerin neler
olduğunu, neler olabileceğini de irdelemek ile
başlayıp, daha sonra hemen yukarıdaki soruların
cevaplarını aramak daha anlaşılır kılacaktır konuyu.
Etik değerler,
coğrafyadan coğrafyaya, kültürden kültüre,
milletten millete, dinden dine farklılık göstersede.
Bir kısmı yazılı hukuk ile kanun haline getirilirken,
bir kısmı yazılı kanun haline getirilmeden, örf, anane,
adet olarak yaşasada aslında hepsi etik değerlerdir.
Örneğin hırsızlık her coğrafyada, her kültürde, her
millette, her dinde yasak, kötü olarak
değerlendirilirken aynı zamanda yazılı kanunlarla
ceza kanunları düzenlenerek engellenmesi istenmiş
bir kötü etik değerdir.
Ama insanların yaşlanan kendi ebeveynlerini, kendi
evlerine alıp bakmaları güzel bir etik değer olması
gerekirken (çünkü ebeveynler doğumundan, kendi
yaşamını kendisi idame ettirecek vasfa gelinceye
kadar çocuklarını kendi evlerinde bakıyor-büyütüyor
iken) Dünya’nın hiçbir yerinde yazılı kanun olarak
çocuklarının yaşlanan ebeveynlerini alıp kendi
evlerinde bakmalarını zorlayacak bir düzenleme
yoktur.
Bu durum Dünya’daki bazı toplumlarda örf-adet-töre
gibi toplumsal yazılı olmayan ve yaptırım gücü
olmayan etik değerler ile çocukların yaşlanan
ebeveynlerini bakmaları sağlanmaktadır.
Aynı şeklin tam tersi de şudur. Ebeveynler sahibi
oldukları çocuklarını kendileri yaşam mücadelelerini
verebilecekleri yaşa gelinceye kadar koruyup,
gözetmek zorundadırlar.
Bu tüm Dünya’da hem örf, töre, adet etik değeridir
hem de kanunlarla bağlanmış yazılı bir etik değerdir.
Eğer ebeveynler bu görevlerini vefat, kötü yaşam
gibi çok çeşitli sebeplerle yerine getiremezlerse
devlet kurumları devreye girerek çocukları o ülkenin
yeterlilikleri oranında koruma altına alırlar buda
yazılı yasaya geçirilmiş bir etik değerdir.
Örneğin uç bir başka negatif etik değer ise,
henüz çocuk olarak değerlendirilecek yaş ve fiziksel
yapıda olan insan çocukların yaşça kendilerinden
büyüklerin cinsellik aracı olmalarını vaaz eden ve
cinsellik aracı olmaları için yapılan çalışmalardır.
Buda tüm Dünya ülkelerince yazılı ceza kanunlarına
bağlanmış kötü bir etik değerdir.
Ya da bizler böyle olması gerektiğini düşünüyoruz.
Çünkü henüz ergenliğini yaşamamış, tüm toplum
içinde tek başına yaşamını idame ettirme kabiliyeti
kazanmamış tüm insanlar çocuktur.
Çocuk olarak vasıflandırılırlar.
Düşünme ve fikir dünyaları, fiziksel kapasiteleri,
toplumlarının normlarını tam olarak kullanma veya
kötü değer-normlara-kişilere karşı olası tüm
tehlikelere karşı mücadele edebilme kabiliyetine ve
kapasitesine sahip değillerdir.
Çok kolay bir biçimde bir başkaları tarafından iyi
veya kötü her şeye araç-alet edilebilirler.
Şimdi gelelim yukarıdaki sorularımızı cevaplamaya
ve çok daha başka alanlara açılmaya.
Negatif değerler ile yaşamını devam ettirememiş kavimlerin yok oluşları tarih ilmi sayesinde gözümüzün önünde iken,
*Halen daha insanlar neden insani doğru etik değerler dışındaki negatif yaşama doğru yönelirler?
Konuyu elle tutulur hale getirelim.
Yaşça gelişmiş insanlar neden daha yavru yani çocuk cinselliğine yönelirler?
Bu soruya ilmi, kültürel, sosyal, psikolojik pek çok cevaplar verilebilir.
Biz ise bir soru ile bu soruya cevap verelim.
Dünya’da insan dışında hangi canlı varlık, kendi türündeki yavru, küçük canlı ile cinselliğe giriyor? Yok.
İnsandan başka hiçbir canlı kendi türündeki küçük, yavru ile cinselliğe girmiyor.
Peki, hayvanlar dahi, hiçbir canlının yapmadığı bir şeyi İnsan neden yapar?
Yaparsa sonu ne olur?
Tarihten örnek vermek gerekirse din kitaplarında da
geçen tarihsel örnekler bulunmaktadır.
Bu örnekler Lut Kavmi’nin yok olması, Pompei’nin yok olması gibi.
Ve ikinci yıldızlı sorumuza yanıt arayalım.
Negatif değerler ile yaşamını devam ettirememiş kavimlerin yok oluşları tarih ilmi sayesinde gözümüzün önünde iken
*Bu yönelme bilinçsiz bir arama ile mi oluyor yoksa bu yönelim bilinçli bir şekilde mi yapılıyor veya yaptırılıyor?
İşte meselenin bam teli burada kopuyor zaten.
Bu çocuk cinselliğine yönelenler/yöneltenler
yok oluşlara uğramamak için bilgili, planlı hatta
demokrasiyi dahi araç olarak kullanarak güya
tarihten ders çıkartarak bunu zorla değil
yönlendirerek, eğiterek, toplumlar için gerçekte
zararlı fiilleri sanki doğal istekmiş ve doğaya
uygunmuş bilinci enjekte ederek yapmaktadır.
Bunun içinde, bu hastalıklı ruh ve bilinçleri ile ister
ülke bazında ister uluslararası yönetim örgütlerini
ele geçirerek olayı küresel boyuta çevirmeye
çalışmaktalar.
Çünkü tek dünya devleti, tek dünya dini, tek dünya
parası hedefli bu hastalıklı yapılar kendilerini
dünyanın efendileri, yeryüzündeki küresel tanrılar olarak görmekte diğer kalan insanları da kendilerine hizmet için yaratılmış insan-hayvan arası iki ayağı
üzerinde yürüyebilen hizmetçileri olarak görmekte.
Bu sebeplerden Birleşmiş Milletler’den başlayarak,
Nato’ya, AB’ye, WHO’ya, FAO’ya, Unesco’ya, İMF’ya,
Dünya Bankası’na hatta IOC Dünya Olimpiyat
Komitesi’ne varıncaya değin nüfuz etmişler ele
geçirmişlerdir.
Dünya nüfusunu 500 milyon seçilmiş üst insan ile sınırlayarak,
bu seçilmişlere 100 milyon hizmetçi (köle) insan
atayarak Dünya’nın toplamda 600 milyon nüfus ile
sınırlı çok üst düzey bir medeniyet ile donatılmış
olmasını sağlamak gibi bir amaca yönelik
operasyonlar içindeler.
Bu amaç ve operasyonlar içinde,
ön önyüzünde maske olarak toplumlara şirin gözükecek lansmanlar, söylemlerle hareket ederek,
arka planda ise tek dünya dini, tek dünya devleti, tek
dünya parası amacı ile yukarıda saydığımız
uluslararası kuruluşlar ve dahaları ele geçirilmiş
veya bizzat kendileri tarafından kurulmuş
teşkilatlardır.
Bu küresel tanrılara hizmetkâr uluslararası
kuruluşlar vasıtası ile de, devletler ele geçirilmekte,
ele geçirilen devletleri üzerinden de halkları ele
geçirilmekte, halklar dezenformasyona uğratılarak,
bilinç yıkaması yapılmakta ve küresel tanrıların
planına, amacına, projelerine robotik insanlar,
müşteriler, köleler haline getirilmektedir.
Ve ne ilginçtir ki, böylesine dehşet planlar içinde
olanların, yardım edenlerin tabii ki normal bir ruh
hali, normal bir bilinç hali, normal bir etik değer
yargılaması olamayacağından, istinasız hepsinin
aşırı, anormal, uç noktalarda hareketleri, istekleri,
arzuları olmaktadır.
İşte çocuk cinselliğinden yararlanma, küçük
yavrularla cinsellik sapıklığıda bunun sonucunda
olmaktadır.
Tabii ki kendi hedefleri için batı dünyasında
kurguladıkları sahte demokrasi oyunu burada da
imdatlarına, yardımlarına yetişmektedir.
Bu sapıklıklarını demokrasicilik oyunu içinde
saklamaktadırlar.
Aslında kendi seçilmiş özel insanlar hayal dünyaları
içinde bu tarz insanlık dışı cinsellik düzeylerine
bulaşmamış kimseleri de hiç yok.
Çünkü seçilmiş özel insanlar içinde olabilmelerinin
belki de birinci şartı mutlak olarak sapkın cinsellik
yaşamı sürüyor olmak.
Doğu ülkelerinde örf, töre, adet etik değerlerini yozlaştırarak bu tarz sapkın cinsellikleri yaşarken
(Afganistan’da Bacha Bazi geleneği),
Hollanda’da ise bunu demokrasi, insan hakları
gölgesinde ilkokul öncesi anaokulu yaşlarında,
devletin resmi anaokullarında resimli ders el kitaplarında hemde resmi devletin öğretmenleri ile
anne-babalarının cinsellikte eş değiştirmesini (wife-swapping/swinging) gayet normal göstererek, özendirerek, hayatın olağan akışına uygun gibi
anlatacak şekilde düzenleyebiliyorlar.
Yine Hollanda'da güya demokrasi ile halka seçtirtilen bir bakan sapkınlığını uluslararası boyuta taşıyarak,
İstanbul'a yaptığı resmi bir ziyarette sapkın zevkleri için kendisine küçük çocuklar isteyebilmiş hatta 3 tane çocuğu bulup bu Hollanda'lı sapık bakana ikram etmeleri sebebi ile olay adli mercilere ulaşmış ve polisler görevden el çektirilirken, Hollanda'lı sapık bakan çok acil bir şekilde İstanbul'dan Hollanda'ya
kaçırılırcasına gönderilmiş böylece Hollanda'lı bakan yargıdan kurtarılmıştır.
Dünya'nın neresinde olursa olsun bu sapkınlıklar
bireysel değil.
Küresel bir el sistemli bir şekilde bazen örf-töre-adet
bazen güya demokrasi gibi bahanelerle, elemanlarının sapıklıklarını ileriye dönük Dünya planları için toplumların sosyolojisini bozmakta kullanmakta çok mahir, usta.
Bunların temeli ise 60’lı yıllardan itibaren
*Çiçek çocuklar: cinselliği yaşamanın en doğal hak olduğu algısı
*Doğum Kontrol Hapı: Korkma hamile kalmayacaksın, sen cinselliğini yaşa
*Kürtaj hakkı: Korkma hamile kalsan bile hal edilir, sen cinselliğini yaşa
*LGBT hakkı: Sapkın cinsellikler normaldir, erkeğin cinsellik için kadına, kadının cinsellik için erkeğe ihtiyacı yoktur. Böylece çocuk sorunu da olmaz. Sen cinselliğini yaşa.
*Sperm Bankaları: Çocuk için aileye gerek yok, sperm olarak satın alabilirsin, sen cinselliğini yaşa
Ve çok yakında “embrio bankaları” geliyor.
Babası-Annesi kim belli olmayacak, satın alınmış
embrio’lar ile (üretilmiş) çocuk sahibi olma dönemi.
Ve böylece küresel tanrılar,
Dünya nüfusunu, Dünya Devleti’ni, Dünya Dini’ni, Dünya parasını istedikleri gibi kurgularken,
oluşturulacak düzen ile aile, toplum, millet
kavramlarını yok ederek fiilide de yok ederek,
fabrikasyon tipte istedikleri sayıda insan üreterek
Dünya’yı kendi sahte cennetleri yapmayı
başaracaklar.
Başaracaklar mı, Başaramayacaklar mı?
Şimdi geliyoruz yazımızın başına, başlığımız ne idi?
İnsanlık Düşüyor mu?
Eğer bu oluşturulmak istenen düzene Dünya’nın her
yerinde bilinçli mücadele ile karşılık verilirse
İnsanlık düşmeyebilir!
Eğer mücadele edilmez ve bu sahte küresel
tanrıların rüşvet olarak sunduğu "konformist"
dünyaya-yaşama evet denirse,
yeni yok oluş Lut Kavmi veya Pompei düzeyinde mi olur,
yoksa Armageddon tüm Dünya’yı sarıp tam yok
oluşu mu getirir?
Bunu iyice düşünme vakti geldi de, geçiyor bile.
Mücadele etmek isteyenler için dipnot:
Kendi mahallenizde, ilçenizde, şehrinizde mücadele
düşüncesinde olanlarla bir an önce bir araya gelip
sosyal birliktelik taşıyan resmi organizasyonlar
kurunuz.
Bunun örneğini şu anda Türkiye’de
“Halk Kürsüsü Derneği” adındaki resmi dernek
yapmakta ve her geçen gün büyümekte, mücadeleyi
büyütmekte.
Öncelikle kendi ülkeleri Türkiye’de Türkiye için
mücadele etmekle birlikte, tüm Dünya’daki
sorunlarla ilgilenmekte, sorunları dile getirmekle
kalmayıp çözümlerini de gündeme getirmekteler.
Türkiye içi sorunlara karşı mücadelelerini görmek isterseniz,
youtube kanalları:
Halk Kürsüsü WebTv@halkkursusuwebtv4224
Tüm Dünya’dan İnsani her türlü sorun ile mücadele
eden her türlü gerçek kuruluş ve kişilerle el ele
vererek Dünya içinde mücadele etmeye hazırlar.
İnsanca, güzel bir yaşam dileği ile.
Şimdilik kendinize iyi bakınız, tekrar görüşmek
üzere.
#halkkürsüsü
Ramazan Sevinç 10.07.2023
********
Yukarıdaki yazı, Hollanda'da
saygın, düzenli yayınlanan bir
dergide yayınlanmak üzere
yazılmıştır.
Burada, Türkiye'de de,
siz değerli dostlarımızla da
paylaşmak istedik.
Hollanda'daki dergide yayınlandıktan sonra,
yayının linkini siz değerli
#halkkürsüsü dostlarımız ile
paylaşacağız.
Esen kalın dostlarımız.
Sağlıcakla Kal Yüce Türk Milleti'm.