‘Bitir’ diyor birisi, diğeri hayır ‘devam et’ diyor.
Biri ‘Unut’ diyor, diğeri oradan ‘unutma’ diye sesleniyor.
Bir şey ‘yap’ diyor biri, diğeri ‘kılını kıpırdatma’ diyor.
‘Oku’ diyor birisi, diğeri ‘boş ver’ diyor.
‘Çık ortaya’ diyor birisi, diğeri ‘dellenme’ diyor.
‘Git’ diyor biri, diğeri ‘kal’ diyor.
‘Konuş’ diyor birisi, diğeri ‘sus’ diyor.
‘Yık’ diyor birisi, diğeri ‘yap’ diyor.
‘Dağıt’ diyor biri, diğeri ‘toparla’ diyor.
‘Yaz’ diyor birisi, diğeri ‘yazma’ diyor.
‘Gül’ diyor biri, diğeri ‘ağla’ diyor.
‘Çık’ diyor birisi, diğeri ‘in’ diyor.
Birisi ‘isyan et’ diyor, diğeri ‘kabullen’.
Biri yerlerde ‘sürüklenirken’, diğerinde umut yükseliyor.
...
İnsanın kafasının içine ‘girmiş’ bir ‘sürü’ kişi, ’yol geçen hanına’ çevrilmiş bir ‘iç dünya’. Girenin çıkanın hesabı yok! Her kafadan bir ses!
Hafızası silinmiş koskoca bir ‘GEÇMİŞ’ ve ne olacağı belirsiz bir ‘GELECEK’ arasındaki salınan bir Pandül!
Tarih hiç böyle kafa karışıklığı görmedi. Bir ‘çatışma’ hiç böyle sarmadı içini insanın!
Salgın ‘hastalıklar’ çağını yaşıyoruz; Corona, yoksulluk, savaş, göç, yalnızlık, öfke, güvensizlik, sevgisizlik, ilgisizlik, zayıflık, iç çatışma, kriz, kafa karışıklığı, korku, kıskançlık, endişe, seviyesizlik, liyakatsizlik, içe kapanıklık, kibir, cehalet ...
Birine yakalanmasa diğerine yakalanıyor insan.
İnsanlığın üzerinde bir ‘Nazar’ var; ’Kurşun döktürmeli’, Üzerlik tütsülemeli’.
“Elem tere fiş, kem gözlere şiş!”
Ya da; Acil aşı gerekiyor, acil müdahale!