İnsan farkında olmadan, ”içinde” öyle bir “istatistik” oluşturuyor ki, bir de bakmışsın ki rakamlara “boğulmuşsun”, baştan aşağıya ‘matematik’ olmuşsun!
Hani şu her sınavı ‘zor’ geçen Matematik! Öyle parmak hesabı ile ya da abaküsteki sayı boncukları ile ilgili matematik değil!
İnsan ilişkilerinin denklemi, duyguların İntegrali ve fizik! Her türlü hareketin bakış açısının derecesi ve olasılıklar ve kombinasyonlar...
Her an bir hesap kitap işi; Topluyorsun, çıkarıyorsun,çarpıyorsun, bölüyorsun.
“Doluya koyarsın almaz, boşa koyarsın dolmaz.”
Eksilmeler, çoğalmalar hayat kendi mecrasında akar; Arkadaşlar, dostlar, akrabalar, başka insanlar, başka hayatlar...
Anılar; Öğrenci evinin altındaki o bakkal, sevgilisiyle ankesörlü telefonda cilveleşen askerlik arkadaşın, arkadaşının sana gönderdiği o eski fotoğraflar...
Gerçekleşir sandığın umutlar, yine bir bayram, kaçıncı arife bu?
Kaç bayram kutladın mesela, kutladığın bayramlar gerçekten “Bayram” mıydı? Böyle hissederek, tepeden tırnağa heyecanla, sevinçle kaç bayram kutladın?
Ve nedendir, bayram deyince aklına, ”kusursuz hizmeti” ile masayı donatan ‘şef garson’ Bayram usta gelir!
Vay be Bayram usta nasıl da anlatır en basit bir mezeyi ballandırarak ve her şeyin sizin için özel yapıldığını vurgulayarak.
(Bayram usta kafamın içinden gider misin?)
Hani yine bir arife günü sabaha kadar bayramın gelişini beklemiştin de güneşin doğuşunu izlemiştin!
Hala güneşin doğuşunu şaşkınlıkla heyecanla izlemek de neyin nesi?Nesini çözemedin güneşin doğuşunun demiştin!
Dünyada çözülmesi gereken “esas problem” insan iken, güneşin doğuşundaki gizeme heyecanlanmak da ne?
Mesela, güneşin doğuşunu kaç kere izledin?
Esas problem insan!
Kaç insanı ‘çözdün’ mesela, başkasını bırak kendini çözebildin mi? Kendi ‘problemine’ hapsolmuş onca insan kendi çocuklarına hangi ‘güzel geleceği’ bırakacaklar. Bırakılan “miras” onların mutlu olmasına yetecek mi? O çocuklar, kaç güzel bayramı sağlıklı huzurlu yaşayacaklar mesela!
Mesela kaç yaşındasındır, kaç insan tanıyorsun, kaç liran var cebinde, kaç araba değiştirdin,kaç evin var, kaç kere gittin herhangi bir yere,..
Güneşin gizemi mi? İnsanın gizemi mi?
İçimiz rakamlara boğulmuşken, yeni “hesaplarla” hayatı ‘karanlığa’ hapsetmekte neyin nesi?
Ve bir de, tek hesapları taşıdıkları canı bir sınırdan bir sınıra geçirmek olan, hiç bir şeyi olmayanlar, emanet canları ile dünya yüzeyinde var olanlar! Bütün hayalleri sıfır rakamının gölgesinde kıvrılanlar!
Baştan aşağı “yoklukla” sınananlar.
Gülmekten üzülmek çıkarılırsa ne kalır! Sevmek nefretten çıkarılır mı?Hüzün hangi “hanenin” duygusudur. Kalmak gitmenin nesi olur?Vazgeçmek hafifletir mi? Kim kimden çıkarılırsa, yaşananlar unutulur. Hayaller kaç kere kırılmalıdır, umutlar kaç kere kötümserliğe dönüşür,... Tepeden tırnağa çok bilinmeyenli denklem olan insanın işlediği ‘günahları’ kaç bayram affettirecektir!
İnsan yanılan bir varlıktır. Yanılgılarımız, yanlışlarımız içinde yüzeriz de hiç toz kondurmayız kendimize!Her yaptığımız doğrudur esasında, yanlışlar başkalarınındır. Tabi ki günahları da başkaları işler!
Bütün doğruları biz yaparız da kötüler nedense hep kazanır.
Yarın bayram, bugün arife!
Kafanızın içindeki kağıdı kalemi hesabı kitabı bir tarafa bırakın arife gününün tadını çıkarın!
Bugün arife, yarın bayram!
Bayramınız kutlu olsun.
Güneşin daha güzel doğduğu arife günleri, İnsanın problemlerini çözdüğü bir dünya ve elbette bütün kafa karışıklıklarının giderildiği daha güzel bayramlar olacaktır mutlaka.