USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KALKINMA KIRSALDAN BAŞLAR

09-12-2020

Pandeminin de etkisiyle ekonomik krizi iliklerimize kadar hissettiğimiz şu günlerde 19 yıla yakındır iktidar olan ve son 2 yıldır da her şeye tek başına karar veren bir zihniyet var. Bu zihniyet ülkenin kaynaklarını sömürürken, promterden yaptığı içi hamaset ve algıya dayalı boş konuşmaların dışında olumlu bir icraatı yok.  Ağır sanayi hamlesi yapamamış, teknolojik alt yapıyı sağlayamamış, dijital yazılım ağı geliştirememiş, han vurup harman savurmuş, kaynakları hoyratça kullanmış, borcu borçla kapatmış, ülkeyi bir avuç tefeci ve müttehittin refahı için tüketmiş bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ülke yönetilemiyor, savruluyoruz. Tablo bu kadar vahimken ve ülke yönetilemiyorken tez zamanda erken genel seçime ihtiyaç var. Ülkeyi sözde değil özde yerli ve milli bir düşüncenin yönetmesi gerçekten elzemdir.

Yerli ve milli bir iktidar gelsin diyorum çünkü bizim tek silahımız var o da Tarım ve Hayvancılık… Pandemi döneminde gıdaya olan rağbet gösterdi ki gıda olmadan başka bir şeyin olması olanaksız.  Peki bu iktidarla bu atağı yapmak mümkün müdür? Bence değildir.  Siyasal iktidar 18 yıldır diğer sektörlerde olduğu gibi tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getirdi. Hemen hemen her gün haber bültenlerine bir çiftçimizin tarlası, traktörü, tarımsal ekipmanı ve beslediği hayvanı haczediliyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında çiftçinin toplam borcu 2,4 milyar lirayken, bankalara 128 milyar TL, Tarım Kredi Kooperatifine 12 milyar TL ve piyasaya olan borçları da hesaba katıldığında çiftçinin bugün toplam 180 milyar TL borcu var. Çiftçinin borcu AKP iktidarı öncesi kartopuydu şimdi çığ oldu, çiftçiyi ezim ezim eziyor.

Başlıkta da dediğim gibi kalkınma kırsaldan başlar. Birçoğumuz hatırlarız 1980’li yıllarda 1990’lı yıllarda ilk ve orta dereceli okullarda bize öğretilen bir şey vardı. Tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik. Benim doğup büyüdüğüm Gaziantep’te hayvan ihracatçı birlikleri vardı Ortadoğu ülkelerine küçükbaş ve büyükbaş hayvan ihraç ederdik. Şimdi yok. Peki ne oldu da kendi kendimize yetip, üstüne birde ihracat yapan ülke iken nasıl oldu da 20 yılda ithalatçı konumuna düştük? Geçtiğimiz yıllarda saman dahil birçok ürünü dışardan ithal ettik. Bulgaristan’dan saman aldık, Yunanistan’dan pamuk aldık, Sırbistan’dan et aldık, Meksika’dan nohut aldık, Moldova’dan ayçiçeği ve en enteresanı Suriye’den patates aldık. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Tablo bu kadar karanlıkken ne yapılmalı peki?  İşte can alıcı soru…

Ne yapılmalı?

Aslında çok kolay en başta ülkenizi seveceksiniz. İhanet etmeyeceksiniz. Vatansever olacaksınız. Kişilerin çıkarları ve ikbali için değil toplumun refahı için çalışacaksınız. Çocuklara ana okulu döneminden başlayıp ilk ve orta dereceli okullarda vatanseverliği, vatanın hangi şartlarda kurulduğunu, kurucu ve kurtarıcımızın kim olduğunu anlatacaksınız, aşılayacaksınız. Bunlar uzun vadede yapılacak işler. Gelelim kısa vadede yapılacaklara… Kısa vadede tarım ve hayvancılıkla ilgili çiftçiyi destekleyeceksiniz. Girdi fiyatlarını ucuzlatacaksınız veya bir kısmını devlet olarak siz karşılayacaksınız. Genetiği değiştirilmiş tohum yerine yerli tohum ıslah çalışması yapıp, yerli tohum ektireceksiniz. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yaparak ülkenin ihtiyacı olan ürünü siz belirleyip çiftçiye hangi ürünü ekmesi gerektiğini plan dahilinde siz söyleyeceksiniz. Binlerce işsiz Ziraat Mühendisini istihdam edip çiftçiye danışmanlık yapmasını sağlayacaksınız. Yerel yönetimler aracılığıyla kooperatifleşmeyi gerçekleştireceksiniz. Bu sayede aracıları ortadan kaldırmış olacaksınız. Ürün, üreticiden tüketiciye tek elden ulaşacak, parayı aracılar değil üretici kazanacak. Ben umutsuz değilim. Ülkemizin kaynakları gerçekten bize yeter. Yeter ki doğru kişiler, doğru işler yapsın.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?