Herşey büyük ermenistanın, büyük kürdistanın, büyük israilin, pontus rum devletinin kurulmasına engel olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü ile başladı. Pusuda bekleyen siyonistlerin sinsi işgal’i için engel kalmamıştı.
Eylül 1940 döneminde Danzig, Prag ve Viyana’dan 3 bin kişilik bir Yahudi grubu Romanya’nın Tulcea limanından Panama bandıralı Atlantic, Milos ve Pasific isimli üç kargo gemisine binerler.
Gemilerin içinde en kötü şartlarda yolculuk yapılanı ise 1.875 kişinin bulunduğu Pasific isimli gemidir. 16 Ekim 1940 günü İstanbul’da yakıt ve yiyecek ikmali yapan gemi 12 Kasım 1940 günü İngiliz savaş gemileri tarafından durdurulur ve rotası Kıbrıs’a çevrilir.
İngilizler, İngiltere’nin Ortadoğu’daki menfaatlerine uygun davranışın bu mültecilerin Mauritius’a gönderilmeleri olduğunu açıklar; ancak bu hiçbir zaman söz konusu değildir ve Ortadoğu’da yeni bir harita çizilmeye başlanmıştır bile.
İngiltere, Yahudilere karşı bir kota uygulamasına girişmiş gibi görünse de, bunların hiçbirisi hayata geçirilmez ve Filistin topraklarında altyapı oluşturtuluncaya kadar geçici istasyon olarak Kıbrıs düşünülür ve savaş sonrası Avrupa’nın bütün Yahudileri gemilerle Kıbrıs’a yönlendirilir.
İngiltere’nin Kıbrıs adasını seçmesinin sebepleri arasında bu adanın Akdeniz’deki stratejik konumu yanında Lübnan, Suriye ve Filistin’e yakınlığı da bulunmaktadır.
Ayrıca adanın savaşa girmemiş ve tarafsızlığını koruyan Türkiye’ye çok yakın olması da İngiltere için bir tercih sebebidir.
Kıbrıs ile İsrail birbirinden çok uzak ve farklı konumda iki ülke gibi bir durum yaratılmıştır. Kıbrıs ile ilgili konular incelenirken bu bölgede sanki İsrail yokmuş gibi hareket edilmiş, İsrail ile ilgili durumlar ele alındığında ise Kıbrıs çok uzaklarda imiş gibi yorumlar yapılmıştır.
İsrail ile ilgili incelemelerde ise İsrail’in yeri ve konumu açısından Kıbrıs faktörü görmezden gelinmiştir. Haritaya bakıldığı zaman, Kıbrıs ile İsrail’in aynı bölgede yer aldığı ve birbirine çok yakın bir konumda bulundukları açıkça görülebilmektedir. Her nedense, bu jeopolitik gerçek Türk kamuoyunun gözlerinden kaçırılmış ve İsrail ile Kıbrıs sorunlarının ne kadar birbirlerine yakın bir konumda bulunduğu gizlenmek istenmiştir. Türk basınını ekonomik olarak kontrol altında tutan Türkiye’deki İsrail lobisinin, bu doğrultuda kendi çıkarları açısından başarılı bir çalışma gösterdikleri görülmüştür.
Böylece İngilterenin geçici istasyon olarak düşündüğü israil mültecileri için Kıbrıs kalıcı istasyona dönüşür ve silahsız işgal başlamış olur.
Artık Arz-ı Mev’ud” hayalleri kuran İsrail, Kıbrıs’ta sinsi planını devreye sokmuştur.
Sırtını 2004′teki Annan Planı’na dayayan İsrail, Yavru Vatan’ı ele geçirmek için sinsi organizasyonunu adım adım işletmeye başlamıştır.
İşe, önce Yahudi işadamlarına finansal destek vermekle başladı.
Bunun üzerine Yahudi işadamlarının planı, bölgedeki avukatlar üzerinden devreye girdi. İşadamları, KKTC’de yaşayan bazı avukatlar üzerinden paravan şirketler kurup adanın en kıymetli arazilerini parselledi.
Paravan kişi ve şirketler aracılığı ile, KKTC’deki yaklaşık 2 bin firmanın İsrailli hissedarının bulunmakta ve şu ana dek alınan toprağın 25 bin dönüm olduğu bilinmektedir.
Kıbrıs’ı sessizce ve adım adım işgal eden İsrail’in satın aldığı toprakların büyük bir kısmının tarım arazisi olduğu da bilinmektedir.
Ekime müsait arazilerin dışındaki araziler ise, KKTC’de vatandaşlık hakkı kazanan Bergama doğumlu Aykut ve Afik inşaat grubu iki İsrail yahudisi tarafından, siyonistlerin adına halen toprak satın alarak inşaat faaliyetlerini Kıbrıs, Almanya, Yunanistan ve Türkiye’deki gayrimenkul girişimlerine öncülük ederek sürdürmektedirler.
İsrail lobisi destekli bu iki Aykut ve Afik group şirketlerinin faaliyetlerini sonraki yazılarımda sizlerle paylaşacağım.
KKTC’de Chabad-Lubavitch Örgütü ( Yahudi) bu işgalin diğer en büyük destekçilerindendir.
İsrail’in hâkimiyet kurmak istediği “yavru vatan”, “Büyük İsrail”in bir parçası olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Kıbrıs’ta Yahudilerin toprak satın almasının önüne geçilmesi ise hayati önem taşımaktadır.
Ya Metehan’ın kuralları ile hareket edersiniz, ya da elinizde bir karış Türk toprağı kalmayana dek oturur seyredersiniz…
Tercih sizin beyler
Sağlıcakla kal Türkiyem