“Şeytanın akıl hocaları” diye de bilinen bir komite, uzun zamandır yeni bir din modeli ihdas etmek istiyor. Bütün dünyada dini tahrip edip kendi aklındaki modeli yerleştirmeye çalışıyor. Bütün insanlara “Allah’tan korkmamayı” öğretiyorlar. Aslında bu şeytanın taktiğidir. Onlar bu taktiği uyguluyorlar.
Hani bizde utangaç gelin hikayesi var ya, düğünde oynamak için sahneye çıktığında ilk başta, “Allah’ım günah yazma!” demiş, biraz sonra, “Biraz yaz, biraz yazma!” demiş, kendini oyuna iyice kaptırınca, “ister yaz, ister yazma!” deyivermiş. İşte bu söz edepsizce başkaldırmanın ifadesidir ve işte o şeytanın uşağı komitenin yapmak istediği de budur.
Bir müddettir şu halay geleneği ne zaman içimize girmiş, onu araştırıyorum. Bizim köylerin olduğu bölgeye “Barak” denir. Barak Ovası, münbit arazileriyle meşhurdur. Burası Oğuzeli ilçesinin sınırları dahilindedir. Oğuzeli adı üstünde Oğuz boylarının yerleştiği bir sahadır. Düğünlerde davul-zurna çalınır. Halay tutulur. Halayda kadın-erkek karışık oynanır. Gerek çalgı, gerek bu şekil İslâmî değildir. İşte işin içerisine o komitenin ve dolayısıyla şeytanın parmağı girmiştir.
Âcizâne tespitime göre, inanç bozgunluğunun temeli, göze sahip olmamaya ve haremlik-selamlığa dikkat etmemeye dayanmaktadır. İşte bunu bilen o komite, sinema, tiyatro, medya, moda, internet, sosyal medya, karma eğitim modeli, vs. ile gözü ve kalbi ifsat etmektedir. O gül gibi yavrularımızı veriyoruz. Bunlar, “Müslüman ailelerin evlatları.” Ancak uygulama İslâmî değil. Haremlik-selamlığa dikkat edilmiyor. “Daha bunlar çocuk” denilemez. Ağaç yaşken eğilir. Çocukların hassasiyeti yok oluyor. Derken derken, ortaokul ve lisede ve de üniversitede serbestlik son haddine varmaktadır. Herkes ne demek istediğimi anlıyor. Daha fazla izahata lüzum yok. Bu durum aslında Allah’a başkaldırmanın bir adımıdır. “İster yaz, ister yazma!” durumudur. Sokakların hali, Allah’a isyanın pandomimleşmiş şeklidir.
Bu bin yıllık İslâm beldesinde, şeytanın uşaklarının sözlerinin dinlenilmesini, Allah-u Teâlâ’nın her emrine baş kaldırılması son derece tehlikeli bir durumdur. Şahsen ben ürperiyorum. Bu kâinatın Sâhibi, Mâliki, Hâkimi olan Allah-u Azimüşşân, bu hale kesinlikle müsaade etmez. Açın, Kur’an-ı Kerim’i okuyun, göreceksiniz. Bu hal devam ederse, iki halden biri olacak: Ya kıyamet kopacak, Allah-u Teâlâ bu imtihanı sonlandıracak; ya da Müsebbibü’l Esbâb olan Rabbimiz, bir avuç “gerçek Müslüman’ı” tohum olarak, maya olarak kabul edip onların üzerinden din-i mübin-i İslâm’ı yeryüzüne hâkim kılacak.
O bir avuç tâife, Allah’tan gelen emirlere, “baş göz üstüne!” diye itaat edecek. Zerre miktar tâviz vermeyecek. Bakınız, bir çiçek Allah’tan gelen emri yerine getiriyor. Bir tohum, Allah’ın emrini yerine getirmek için kendini yok ediyor. Allah da kendini var ediyor. Bizler de Allah’ın emrini yerine getirsek, benliğimizi yok etsek, Allah da bizi cennette var edecek.
Bir insan İlâhî emri kabul etse, bütün dünyayı parçalar. Peygamberler buna delildir. Su buz olur, İlâhî emri alır, demiri parçalar. Mü’min de emre uysa, bütün küfür halkalarını parçalar.
Emre uymak nasıl olur? Rabbimiz ne emretmişse, Peygamber Efendimiz (A.S.M.) ne demişse, Kur’an-ı Azimüşşân’da ne deniyorsa, “Semi’na ve ‘ata’nâ!” diyeceğiz. Yani, “İşittik ve itaat ettik!” diyeceğiz. Şeytanın uşağı olan ve bütün dünyada yeni bir din modeli ihdas etmek isteyen, Allah’a başkaldırmayı öğreten ve telkin eden o iğrenç komitenin mensupları ise daha Hz. Musa Aleyhisselam zamanında, “İşittik ve isyan ettik!” demişlerdi. Aynı halleri devam ediyor. Müslümanları da kendilerine benzettiler.
Ey Müslümanlar, şu kadın-erkek karışık halay adetini terk edin. Düğünlerinizi İslâmî usullere göre yapın. Bir resimde görmüştüm, 80 sene önce Anadolu’da gelin alınırken, gelin hanım dört tarafı kapalı cibinlik içerisine alınmış. Hiç kimse görmüyor. Şimdi ise gelin hanım yarı çıplak sahnede arz-ı endam ediyor. Böyle olmaz, böyle olmaz!
Biz Allah’a dönersek, Allah bizi aziz eder. Biz o şeytanın uşaklarının sözüne inanıp Allah’a başkaldırırsak, Allah bizi rezil eder, zelil eder, elimizde ne varsa alır, dizin dizin sürünürüz. Benden söylemesi. Paşa gönlünüz bilir…
