Bizi tâkip eden okuyucularımız hatırlayacaktır. 23 Mayıs 2002 tarihli “Deli fiyatlar” başlıklı yazımızda, ev fiyatlarının anormal şekilde arttığını, hele de aylık 0,99 faizle kredi verileceğinin “müjdesinden” sonra fiyatların daha da katlandığını belirtmiş, ilgililere faizle haşir neşir olmaktan vazgeçmelerini tavsiye etmiş ve yazımızın sonunda şöyle demiştik:
“‘Peki ev almak için senin çözüm için teklifin ne?’ sorusunun cevabını bir başka yazımızda vereceğim, inşeAllah. Herkes de görecek ki, zerre kadar faize bulaşmadan, dar gelirlilerin de ev sahibi olması mümkünmüş…”
Şimdi size anlatacağım hâdise, hayal, hatta hayal ötesi gelebilir. Ancak anlatacağım, fakir-fukaranın, garip gurabanın da, rahatça ev sahibi olabildiği bir modelin, sistemin, başından sonuna kadar bir gazeteci olarak hem şâhidi, hem tâkipçisi idim. Bu bakımdan ülkemiz için dar gelirlilerin faize, krediye bulaşmadan rahatça ev sahibi olabildiği bu model çok mühimdir. Hem üniversitelerde tez olarak araştırılmalı hem de devletin ilgili birimleri bu modeli örnek almalıdır.
İşte anlatmaya başlıyorum. 27 Mart 1994’te yapılan yerel seçimlerin en gözde partisi Refah Partisi olmuştu. Yüzde 19 oy oranıyla toplamda 329 belediye başkanlığını elde etmişti. Bunlardan 28’i illerdeki belediye başkanlıkları idi. Bu iller arasında Ankara ve İstanbul gibi seçimlerde lokomotif olmuş iller de vardı. Ayrıca Diyarbakır, Erzurum, Kayseri, Konya, Elâzığ, Malatya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve daha 18 il vardı. Bu illerden ayrı, her biri nüfusça bazı illerden büyük ilçe belediye başkanlıkları da kazınılmıştı. Bunlardan biri de Gaziantep’in Şehitkâmil ilçesi belediye başkanlığı idi.
1973-1977 yılları arasında Gaziantep MSP milletvekili olarak hizmet vermiş olan dayım Mehmet Bozgeyik, emekli olduktan sonra Gaziantep RP il başkanlığı yapmış, 1994’teki yerel seçimde partisi tarafından Şehitkâmil belediyesi için başkan adayı gösterilmiş ve seçimi kazanmıştı. Diğer “Millî Görüş belediyeleri”nde olduğu gibi, Şehitkâmil’de de halkın hâlâ büyük takdirle yâd ettiği icraatlar yapıldı ve ilçenin çehresi değişti, modern bir şehir ortaya çıktı. 200’ün üzerinde park yapıldı. Bunlardan 150’sinin bir köşesine zarif ve mimârî değerleri büyük camiler inşa edildi. Ülkemizde ilk olarak taziye evleri yaptırıldı. Ekmek fabrikası kuruldu ve halkın ucuz ekmek alması sağlandı. Dar gelirli ailelere gıda yardımları yapıldı. Okul, sağlık ocağı, karakol yerleri tahsis edildi. Buna mümasil icraatlar yapılırken bir yandan da muazzam borç yükünün altından kalkmak için çalışıldı ve kısa zamanda “borçsuz belediye” modeline geçildi.
1996 yılının ortalarına doğru dar gelirli vatandaşların, faize bulaşmadan taksitle ev sahibi olabilecekleri “Merveşehir Modeli” hayata geçirildi. Şehrin “Cinderesi” diye bilinen gecekondu yerleşim yerlerinin olduğu bölgenin hemen yanı başındaki Hazine arazisi üzerine yapılacak evlerin temeli 1996 yılının ortalarında atıldı. Temele ilk harcı koyan da merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan oldu. Tevafuken ben de o tarihte bir gazeteci arkadaşımla birlikte Gaziantep’te idim ve bu güzel hâdiseye şâhit olduk. Yanımdaki arkadaş ve İstanbul’daki üç gazeteci arkadaşım daha kurulmuş olan kooperatife üye oldular ve böylelikle o arkadaşlar da ev sahibi olmuş oldular ve buradaki evlerini satıp üzerine az bir miktar koyarak İstanbul’da ev aldılar.
Şimdi söyleyeceklerim, günümüz insanına hayal gibi gelebilir. “Merveşehir Yapı Kooperatifi” –sonradan bu isim mahallenin de ismi olacaktı- 1.548 üyeden müteşekkildi. Yani bu miktarda konut yapılacaktı. Bu konutlar 8 etap halinde yapıldı. 1. etap, temel atıldıktan 6 ay sonra tamamlandı ve kura ile hak sahiplerine teslim edildi. İşte bu 1. etabın şanslı 230 kişisi, 130 liraya ev sahibi oldular. (Yaklaşık 86 dolar. O tarihte dolar 1,5 TL idi) Şaka değil, gerçek. Nasıl mı? Bütün üyeler gibi bu şanslı vatandaşlar da 50 lira peşinat vermiş ve aylık aidat olarak 5 lirayı 6 ay ödemişlerdi. Ne yapıyor? 80 lira. Buna ilaveten katına göre ödediği “şerefiye payı” ve “erken giriş bedeli”ni de sayarsak, evine geçip oturduğunda ödediği para 130 lira idi. İşte reel olarak verdiği bütün para bu. Şayet kirada ise o tarihten itibaren evinde oturup “kira öder gibi” aylık aidatlarını vermiş, kiraya vermiş ise kiracıdan aldığını aidata yatırmıştı. 6 yılın sonunda da bütün üyeler gibi tapusunu almıştı. Şimdi bu yazıyı okuyanlara “hayal ötesi” gelen konuyu gelecek yazımda da ele alacağım, inşeAllah…