Bugün 1 Kasım 2023…!
Üç gün önce 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 100. yılını ulus olarak hep birlikte kutladık.
Yurdun neredeyse tamamında Mustafa Kemal Atatürk’e karşı büyük bir sevgi seli ve sadakatin olduğunu dosta düşmana yüce Türk milleti olarak bir kez daha gösterdik.
Peki, ölümün üzerinden yaklaşık 65 yıl geçmesine rağmen,
Her geçen gün çoğalarak artan bu sevgi seli neyden kaynaklanmaktadır?
Bunu hiç düşündünüz mü dostlarım?
Bunun en somut yanıtı kanaatimce ülkenin bulunduğu stratejik konumdur.
Öyle ki ülkenin özellikle güney tarafını çevreleyen Ortadoğu’nun uzantısı Arap ülkelerinin içler acısı (kan, gözyaşı, savaş) hali bize somut bir şekilde göstermektedir.
Hemen yanı başımızda şeyhliklerle, krallıklarla, sultanlıklarla yönetilmeye çalışılan Arap ülkelerinin içinde bulunduğu kaos ortamına baktıkça ülke olarak Türk Milleti, Mustafa Kemal’e binlerce kez şükür etmekte, şükranlarını sunmaktadır.
İnsan haklarının olmadığı,
Çağdaşlığın yanından yöresinden geçilmediği Arap devletlerine bakınca,
Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan bu hisler her geçen saniye, saat, gün, ay, yıl çoğalarak devam etmektedir.
Çünkü o Türk ulusunun egemenliğinden yanaydı,
Bağımsızlığından yanaydı,
Çağdaşlığından yanaydı.
İnsan haklarını,
Bilimi,
Eğitimi insan merkezine oturtmuştu.
Fikirlerinin, aradan geçen 100 yıl sonra dahi ne kadar önemli olduğunu coğrafyada yaşayan biz Türk milletine bir kez daha göstermiş oldu.
Değerli dostlar Mustafa Kemal elbette bizler gibi bir faniydi bedenen.
Ama onu ölümsüz kılan;
Eşsiz öngörüsü,
Fikirleri ve insan merkezli düşünce tarzıydı.
20 yüzyılın başlarında Avrupa,
Arap dünyası
Ve diğer kıtalarda insanlıktan öte haksız bir adalet yapısı varken.
Mustafa Kemal başta Türk kadınına olmak üzere,
Türk ulusuna bağımsızlığın şuurunu aşılamıştır.
“Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” derken,
Aslında saltanatın ve hilafetin Türk ulusunu; yüz yıllarca, kul olarak, köle olarak görmesine bir isyandı.
Ve bu isyan ateşini devrimleriyle süsleyerek Türk ulusuna Cumhuriyeti armağan ederek yaktı. Dostlarım Cumhuriyetin kıymetini bilelim.
İnsan erdemine yaraşır bir yaşam sunan bu sistemi bizlere armağan eden Atatürk’e ve silah arkadaşlarına bir kez daha şükranlarımızı sunuyorum.
Ruhları şad, mekanları cennet olsun…!
Diğer bir konu sevgili dostlarım,
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmaz ve yanı başımızda devam eden İsrail-Filistin savaşı.
Dostlarım bir ülke öncelikle,
Kendi milli menfaatlerini göz önünde bulundurmak suretiyle uluslar arası politikalar geliştirmelidir.
Burada yine ülkemizin kurucusu, banisi ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz bir vecizesini ifade etmek istiyorum.
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”..!
Evet,
Milli meselemiz olmayan,
Ülkemiz için zarar verebilecek her türlü dış olaylarda temkinli ve itidalli bir şekilde yaklaşmak,
Ülke menfaatleri ve güvenliği için en sağlıklı karar ve adım olacaktır.
Son günlerde artan provokatif eylemlere, iktidarın göz yumması, ülkenin ekonomisine zarar vermekten öte çok kötü sonuçlar doğuracağının görülmesi lazım.
Elbette kimse sivil insanların, Çocukların ölmesini istemez.
Gönlü de vicdanı da razı olmaz.
Ama olaylara sadece tek taraflı bakarak değerlendirirsek,
Bunun faturasını uluslar arası arenada ağır bedellerle ödeyeceğimizi de göze almamız ve bunun farkında olmamız lazım.
Asker Filistin’e,
İktidar Filistin’e sahip çık,
Caddelerde sözüm ona;
Filistin’e destek veriyoruz diyerek dükkânları yağmalamak,
İsrail Elçiliğini taşlamak vb gibi eylemlerin hiçbirinin ülke olarak bize fayda sunmayacağını, Tam tersi zararlı ve tehlikeli hareketler olduğunu iktidarın en iyi bilmesi gereken bir durum olduğunu düşünüyorum.
Bu konuda özelikle muhafazakar dinci kesimlerin fütursuzca ve gözü dönmüşçesine ülkeye her türlü dış ilişkilerimizde zarar verecek sokak eylemlerine göz yumulmaması gerektiğini düşünüyorum.
Dinci ve muhafazakâr seçmene şirin gözükeceğiz diyerek,
Ülkenin çıkmazda olan ekonomik durumunu daha da dip yaptırmanın ağır faturasını yine biz halk olarak ödeyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
Kısaca İsrail-Filistin meselesi Türkiye’yi ilgilendiren bir mesele değildir.
Kaldı ki Filistin hiçbir zaman Türkiye’nin yanında olmamıştır.
Türkiye 45 yıldan beri PKK terör örgütüne karşı mücadele etmektedir.
Bu süreçte PKK tarafından binlerce, on binlerce Türk vatandaşımız askeriyle, polisiyle, siviliyle, genç yaşlı, çocuğuyla şehit edilmiştir.
Filistin bir gün olsun;
Türkiye’yi destekler mahiyette görüş bildirmemiştir.
Biz ise onlar için bayrakları yarıya indirip yat tutuyoruz.
Sözüm ona Filistin’in temsilcisi ABD kuklası bana göre terör örgütü olan Hamas değil midir Ermeni yasa tasarısına destek veren.
Bu Hamas değil midir, Kuzey Kıbrıs’a karşı Güney Kıbrıs yanında taraf olan,
Bu Hamas değil midir, Doğu Türkistan’da Çin zulmüne uğrayan Türk kardeşlerimize karşı Çin’in yanında taraf olan.
Bu Filistinlilerin ataları değil midir, Osmanlının Filistin cephesinde Türkleri arkadan vuran. Bize ne Elin arabından,
bize ne Filistin’inden.
Arap ırklarının tamamı (Mısır, Suud vb) gibi ülkeler batının,
ABD ve AB’nin yanında saf tutmuşken,
Bize ne oluyor da İsrail-Filistin savaşında taraf oluyoruz.
Sivil ölümleri sadece Filistin’de yaşanmıyor,
İsrail’de de yaşanıyor.
Diğer önemli bir husus zaten savaşı ilk başlatan da Hamas terör örgütünün sivilleri hedef alan saldırısı değil midir?
Sözün kısası ne katil Netanyahu biz Türk milletini ilgilendirir,
Ne de terör örgütü Hamas.
Hiç birisi ilgilendirmez.
Bunlar kendi aralarındaki İsmail ve İshak oğullarının kardeş kavgasıdır.
Türk Milletini uzaktan yakından ilgilendirmeyen durumlardır.
Dolayısıyla bizi ülke olarak ilgilendiren en önemli konu Türk ekonomisidir.
Yoksulluktur,
Yokluktur,
Açlıktır,
Sefalettir,
Hayat pahalılığıdır,
İşsizliktir,
Milyonlarca sessiz bir şekilde ülkemize sokulan Suriyeliler, Pakistanlılar Afganlardır.
Asıl ülkemizin ulusal güvenlik sorunu bunlardır.
İktidarıyla, muhalefetiyle bunlara odaklanılması;
Bunlara çözüm üretilmesi gerekmektedir.
Saygılarımla…