Türkiye’de terörle mücadele, yıllardır sadece silahlı unsurlara karşı değil, örgütün siyasi ve güya sivil kanallarına karşı da yürütülüyor.
Ancak son süreçte yaşanan tutuklamalar, özellikle de terörle iltisaklandırılmayan hemde söylemlerinde ülkemizin kurucu fikirlerini tekrarlayan bir siyasi parti liderinin ilk kez cezaevine girmesi, yeni bir dönemin habercisi mi?
1999’da Öcalan’ın yakalanmasıyla başlayan süreç, bir dönem “çözüm süreci” adıyla farklı bir yöne evrilmiş, ancak 2015’te pkk’nın yeniden silaha sarılmasıyla bu defter tamamen kapanmıştı. O günden bu yana terörle mücadele operasyonları aralıksız sürerken, şimdi bu mücadele doğrudan siyasi aktörlere, siyasi alana mı yöneliyor?
Son dönemde yapılan tutuklamalar, pkk ile bağlantılı siyasi yapıları tamamen etkisiz hale getirme amacını mı taşıyor,
yoksa bu daha geniş kapsamlı bir stratejinin parçası mı?
Bir siyasi parti liderinin tutuklanması, Türkiye siyasetinde bir kırılma noktası mı, yoksa hukuki sürecin doğal bir sonucu mu?
Bu soruların yanıtları zamanla netleşecek. Ancak görünen o ki Türkiye, terörle mücadelede artık daha doğrudan, daha sert ve hiçbir ayrım gözetmeyen bir yol haritası izliyor.
Peki, bu süreç Türkiye’nin iç ve dış politikasında ne gibi sonuçlar doğuracak? Önümüzdeki dönemde, bu soruların cevabını hep birlikte göreceğiz.
