FAKIBABA'nın istifası dolasıyla 4.9.2017'de yazdığım yazımı yeniden bilgilerinize arz etmek istiyorum:
"FAKIBABA’nın FAK’ı !
Gıda Tarım ve HAYVANCILIK Bakanı Ahmet Eşref FAKIBABA;
“ERKEK olan ŞİMDİ de YOLSUZLUK YAPSIN bakalım !” deyivermiş.
Yani, bütün YOLSUZLARA meydan okumuş.
Vallahi çok da eyi yapmış ve muhakkak ki, heppisini de KORKUTMUŞ olmuş.
Ve yani, “Ben bir FAKI-BABA’yım ! FAK’ı ben KURARIM. Ben FAKA BASMAM, fakat FAKA BASTIRIRIM” demek istemiş.
Moda tabirle, “bu âlemde sadece. ben RACON KESERİM” demiş.
Mutlaka öyledir. (Ve esasen hemşerimizdir ve Birecik’ten, Baba dostumuz olan bir ailedendir)
Ama keşke demeseymiş de, önce sessizce araştırıp, hem ESKİ hırsızlıkları ortaya DÖKSEYMİŞ ve hem de yeni gelecekleri FAKA BASTIRIP enseleseymiş.
Ama artık geçti; FAK’ın kim tarafından kurulduğu ve nerede olduğu belli oldu !
Bundan sonra USULSÜZLER, Hırsızlar, YOLSUZLAR, yeni usuller bulurlar ve FAKA BASMADAN faturaları getirirler, malı götürürler, paraları alırlar.
Ve Bence FAKIBABA da, fıkradaki PADİŞAH gibi olur:
Fî tarihte bi memlekette bi DOLANDIRICI türemiş, etrafı kasmış-kavurmuş. (Herhalde, en eski ve en meşhur dolandırıcı olarak bildiğim SÜLÜN OSMAN ve zamanımız Dolandırıcılarının en ŞÖHRETLİSİ olan CET FADIL gibi bi şeymiş)
Bunun şöhreti, şikâyetler üzerine, o devrin Padişahının kulağına kadar ulaşmış ve Padişah da;
“Nedir ulan bu ahâlinin bundan çektiği. Getirin bana şu deyyusu” deyu (tıpkı bu Fakıbaba gibi) KÜKREMİŞ !
Zaptiyeler bilirler ya … hep takıldığı izbe bi kahvehanede kumar oylarken bulmuş ve derhal ipleyip getirmişler.
Padişah bakmış ki, ÇELİMSİZ, çaresiz, garib ve acınacak halde birisi. Hayret etmiş. Böyle bi gariban nasıl olur da bütün milleti dolandırır deyu şüpheye düşmüş. Amma yine de bir ders vermek istemiş:
“Ulan utanmaz, arlanmaz Herif ” diye başlamış, “Sen, benim ahâlimi nasıl dolandırırsın ? Bre SAHTEKÂR herif !” diye azarlamış, esmiş, yağmış, (fakıbaba gibi) GÜRLEMİŞ !
Dolandırıcı tir-tir titremekteymiş.
“Aman efendim, benim ne haddime; yapmam ööle şeyler, vallahi İFTİRADIR” deyu kendini müdafaa eylemek istemiş; büzülmüş, bir köşeye sinmiş.
Padişah Hazretlerinin o anda kafasında "ŞİMŞEKLER" çakmış ve kendinin de ne kadanak UYANIK ve ZEKİ biri olduğunu göstermiş olmak için;
“Haydi bakalım, beni de DOLANDIR da göreyim seni !” demiş ve fakat, bu deyişle Dolandırıcının KUCAĞINA düşmüş olduğunu (tabii ki) fark edememiş.
Dolandırıcı, ne kadar, “aman efendim olmaz” demişse de, Padişah üstelemiş ve en sonunda Dolandırıcıyı “İKNA” (!) etmeyi başarmış.
Nihayet Dolandırıcı da bakmış ki, mesele olgunlaşmış, AV kucağına gelmiş, daha fazla red etmeyi kendine yedirememiş ve
“Aman efendim, böyle işler HEMENCECİK OLMAZ. Bu iş için ALET-edevât LAZIM. Hazırlık yapmalıyım. Bunun MASRAFINI karşılayacak PARAM da YOK. Bana bi kaç kese ALTIN verin. Hazırlıklarımı yapıp geleyim ve sizi DOLANDIRAYIM” demiş.
“Tamam” demiş Padişah ve Maliye Nazırına emir vermiş.
Dolandırıcı, altınları almış ve “3 gün sonra geleceğim. Bekle beni Padişahım” demiş ve çıkıp gitmiş. (Ve mutlaka, o yakalandığı izbe kumarhaneye girmiş)
Aradan 3 gün geçmiş, yok. 5 gün geçmiş, yok. 15 gün geçmiş gene yok.
Padişahın sabrı tükenmiş ve o veziri çağırıp sormuş:
“Yaav, hani bu Dolandırıcı gelip beni DOLANDIRACAKTI, nerede kaldı bu Herif ?” deyince Vezir;
“Padişahım, o Herif, SENİ İLK GÜNDEN DOLANDIRDI ya, daha ne bekliyorsun ?” deyivermiş.
Bilmem UYDU mu ?
Aaa maaaannn, UYSA daaa, uymasa daaaa, bi defa yazmış bulunduuuum !
Kusurum olduysa, lütfen AF BUYRULA !"
***
Bu vesileyle Fakıbaba'ya da buradan selamlar ola.