USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

SAĞLIK BAKANI'NA SUS DEĞİL S.O.S... YANİ İMDAAT! 

SAĞLIK BAKANI'NA SUS DEĞİL S.O.S... YANİ İMDAAT! 
22-03-2023
Sayın Bakan Gaziantepte resmi özel yaklaşık 20 hastane var. Tamamında hasta kuyruğu var. Randevu alınmadan muayene olunmuyor. Benim derdim bu değil, her hastane günde 1000 hastaya baksa, günde 20 bin kişi hasta oluyor demektir. Ayda 600 bin kişi hasta oluyor demektir. Yılda 7 milyon 200 bin kişi hasta oluyor demektir. Yani Gaziantep topyekün hasta demektir. Diğer illerimiz de bundan geri kalmazlar. Kısaca 85 milyon Türkiye topyekün hasta demektir. Peki bu hastalardan iyileşen olmuyor mu derseniz olmuyorlar. Herkes ömür boyu ilaca bağımlı yaşıyor.
Çünkü ilaç firmaları ilaçları üretirken ETKEN MADDEDEN ÇALIYORLAR da ondan insanlar iyileşemiyorlar. Sorun ilaç sektörünün yeteri kadar denetlenemediğinde yatıyor. Bu denetimler layıkı ile yapılmış olsa, insanların çoğu tedavi olurlar ve ilaca bağımlı kalmazlardı. Ne kadar denetim var diye ısrar etseniz de, hastaların iyileşememesi ve ilaçlara bağımlı olması yeteri kadar denetimin olmadığını ispat eder. Ya  da siz denetim olduğunu zannediyorsunuz, memurlarınız vazifesini yapmıyor olabilirler.
Bu durumda işe memurların denetiminden başlamak gerekiyor. İnşaatçı, denetçi, onaylayıcı rüşvetle iş yaptılar, çimentodan demirden çaldılar ve deprem de bunların rüşvetle iş yaptıklarını yüzlerine çarptı. İlaçların etken maddelerini çalanların da depremi siz olmalısınız. Sahtekarlıklarını yüzlerine çarpmalısınız. Aksi halde Türkiye'yi topyekün hasta etmeye devam edecekler. Askerde iken ayak parmaklarım için bir merhem çaldım, iki defada iyileşmişti. Eczanemizde 50 çeşit merhem var, hepsinden ayrı ayrı sürdüm iyileşmiyor.
Bu şunu gösteriyor, askeriye kendi ürettiği ilacı denetliyor, sivil denetleyemiyor. Evler miyadı geçmiş ilaçlarla dolu. Bu milli bir servettir. Buna dur demek lazımdır. Eğer ilaç firmaları etken maddeden çalmakta ısrar ediyorlarsa, alternatif tıbbın yolunu açmak lazım. Bunların karşısına yeni rakipler çıkarmak lazım. İlacınız fayda etmiyorsa, bitkilerimiz var demelisiniz. Bazı önerilerim olacaktır.
1. Avrupa yavaş yavaş fitoterapiye geçiyor. Biz de geçmeliyiz. Yıllarca karıkoca ilacı dedik aşağıladık, halk tebabeti ile alay ettik, alan açmadık, hatta tutuklamalar da oldu. Halbuki bu lokman hekim gibi yetişen kişileri doktor ve eczacı eşliğinde çalışma hakkı verilse, dozaj meselesi de bir standarda bağlanmış olacağından, bitkilerin zarar vermesi de önlenmiş olur.
2. Bir çin atasözü vardır: Ne yersen osun... Bir gömleğin düğmesini yanlış vurursanız yukarı doğru hep yanlış gider. Tıp dünyası da kan guruplarına göre beslenmeyi esas almadığı için ilk düğmeyi yanlış vurmuştur. Bu nedenle yanlış beslenmeden dolayı dünyanın tamamı hastadır. Bunun önüne geçmek için tıp fakültelerin birinci sınıfına "kan gurubuna göre beslenme" dersi konulmalıdır. Doktor adayı tedavinin olmazsa olmazı kan guruplarına göre beslenmenin önemini kavramalıdır ve muayene sırasında hastanın kan gurubuna göre beslenip beslenmediğini sormalıdır. Muayene sonunda hastanın doğru beslenmesi için kan gurubuna göre doğru beslenme listesi verilmelidir. Hasta bu konuda bilgilendirilmelidir. Kan gurubuna göre beslenmediği sürece tedavi olamayacağı anlatılmalıdır. Kan guruplarına göre beslenme esas alındığında başaramadığımız koruyucu hekimlik sistemini de başarıya ulaştırmış oluruz... 
3. Yanlış evliliklerden dolayı boşanma oranları evlenme oranlarını aşmış durumda. Bu durum yeni sosyal acılara neden olmaktadır. Yetimhanelerin dolması, sahipsiz çocukların suç oranlarının artması, fuhuşun artması, hırsızlı ve soygun ve gasp olayların artmasına neden olur. Bunun önüne geçmek ve isabetli evliliklerin oluşması için burçlarına göre evlilikleri zorunlu hale getirmek gerekiyor. Nasıl ki resmi nikah öncesi kan uyuşmazlığını önlemek için kan tahlili zorunluluğu getiriliyorsa, bir madde daha daha eklemek gerekiyor. 
Kan tahlilinin yanında burç uyumu olup olmadığı da şart koşulmalıdır. Çiftlerin burç uyumları yok ise resmi nikahları kıyılmamalıdır. Eğer bu uygulanırsa, boşanma oranlarının %2 lere düştüğünü görmüş olacağız. Bu kadar hayati iki konuyu neden sağlık bakanlığı ele almaz ki? Yanlışın neresinden dönülürse kardır. Bence Sağlık Bakanlığı bunda inat etmemeli ve derhal harekete geçmelidir.
4. Diğer hayati bir konu gıda terörüdür. Uluslar gıda savaşları ile birbirlerinin nüfuslarını azaltmaktadırlar. Gedeolu ürünlerin sıkı denetimden geçtikten sonra ülkeye sokulması şarttır. Yurt dışından giren gıda takviyeleri çok dikkatli incelenmelidir. İngilizlerin savaşmalarına gerek kalmadan onların askerleri onların adına savaşıyorlar. Tütün, esrar, eroin, morfin, kokain vb gibi zararlı maddelleri piyasaya sürmüşler, tiryakiliğini teşvik etmek için reklam yapıyorlar. Bu bitkisel, kimyasal askerler de insan öldürüyorlar. Bu zararlı gıdalara sert denetimler ve sert tedbirler alınmalıdır. Aksi halde dünyada nesiller kuşaklar yok olup gidiyorlar. 
 Söylemesi bizden...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?