Bediüzzaman, 23 Mart 1960’da Urfa’da rahmet-i Rahman’a kavuştu. İşte 23 Mart gününden itibaren çok enteresan ve asıl konumuza taalluk eden gelişmeler olacaktı. Bediüzzaman, eserlerine zındıka komitesinin parmak karıştırmaması için büyük gayret göstermişti. Ancak ne olmuşsa vefatından sonra olmuştu. Eserlerin Latince baskısı esnasında birtakım eller karışmış, bazı bahislerde can alıcı kelimeler ve cümleler çıkarılmış, bazı yerlerde de ilaveler yapılmıştı. Yapılan işlere bakıldığında işin içinde “uzmanlığın” olduğu görülecektir. Kimdi bu “uzman kişiler”? Vatikan’ın Türkiye temsilcilerinden olan Marovitch’in, Bediüzzaman’ın vefat ettiği gün Urfa’da oluşu bir “tesadüf” mü idi? Bu Marovitch’ın ve Vatikan’ın diğer temsilcisi Thomas Michel’in Risale-i Nur gruplarıyla içli-dışlı oluşu, Bediüzzaman sempozyumlarında konuşmacı olmaları, hatta Michel’e Risale-i Nur medreselerinde risale okutulması ne manaya gelmekteydi?
Konu çok mühim. Biz yalnızca bazı bilgileri ve belgeleri aktarmakla yetineceğiz. Mahir Usta’nın sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı araştırmalarında, Bediüzzaman’ın eserlerinde geçen; “İslâm düşmanı Avrupalılar”, “İngiliz şeytanları”, “Amerikan iblisleri”, “İngiliz-i Lâin” gibi ifadelerin çıkarıldığı belgeleriyle ispat edilmişti. Yine Mahir Usta’nın araştırmasına göre, aslı Arapça olan Mesnevi-i Nuriye’de koca bir sayfa çıkarılmıştı. Şimdi söz Mahir Usta’nın. Şöyle diyor:
“Latince Mesnevî-i Nûriye tercemesinin Hubâb -doğrusu HABÂB- bölümünün 89. sayfasında şöyle bir metin var:
‘İ’lem eyyühe’l-aziz! Kâfirlerin Müslümanlara ve ehl-i Kur’ân’a düşman olmaları, küfrün iktizasındandır. Çünkü küfür imana zıttır. Maahâzâ, Kur’ân, kâfirleri ve âbâ ve ecdâdlarını i’dâm-ı ebedî ile mahkûm etmiştir.
“Binaenaleyh, Müslümanlarla ülfet ve muhabbetleri mümkün olmayan kâfirlere muhabbet boşa gidiyor. Onların muhabbetiyle karşılaşılamaz. Onlardan medet beklenilemez. Ancak ‘Hasbunallah ve ni’me’l vekîl’ diye Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etmek lâzımdır.’
Yukarıdaki metnin Arapça aslı 1339’da (1923) Ankara’da basılan “Habâb” risalesindedir. Kitap hâlen Süleymaniye (Eyüp Hüsrev Paşa) Kütüphanesi, Hazret-i Halid Kısmı, 216 numarada mukayyed ve mahfuzdur. Kitabın 7. sayfasında yer alan metinde üstâd Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri Müslümanları -dinleri, devletleri ve dünyaları için- üç büyük tehlikeye karşı şöyle ikaz etmektedir:
‘İngiliz şeytanları ve Amerikan iblislerinin başını çektiği Avrupalılar bütün Müslümanlar ve ehl-i Kur’ân için amansız birer din düşmanı; canları, malları ve namusları için de onulmaz birer hasımdırlar. Bunun sebebi ise, Kur’ân-ı Hâkim’in onlarla âbâ ü ecdâdını sonsuz cehennem hapsinde ebediyyen idâma mahkûm etmiş olmasıdır. Bunun gibi bu hususta Kur’ân’da daha pek çok naslar vardır.
“Öyle ise ey ehl-i Kur’ân! Sizi sevmeleri ve size dost olmaları asla ve hiçbir zaman mümkün olmayacak olan bir güruha karşı sizler nasıl ülfet ve muhabbet edersiniz? Onlardan hayır beklersiniz? Öyle ise onların yerine siz ehl-i Kur’ân ve İslâm’a, ‘Hasbunallah ve ni’me’l vekîl’ demek yakışır.’
Ne kadar hazin ve ibret verici bir manzara? ‘İngiliz şeytanları ve Amerikan iblislerinin başını çektiği Avrupalılar bütün Müslümanlar ve ehl-i Kur’ân için amansız birer düşman ve onulmaz birer hasımdırlar’ cümlesi ile birlikte İngiltere, Amerika ve bilcümle Avrupa’yı at. Genel anlamda ‘kâfirler’ kelimesinin arkasına bu üç din, devlet ve namus düşmanı ve hasmını gizle! Nurcuların içine sızarak bu tahrifi yapan eli kırılası haine ne diyelim?
Daha bitmedi. Mesnevî-i Nûriye 1969 senesinde Şam Elifbâ Matbaası’nda güyâ aslına uygun olarak Arapça basılıyor. Bu baskının 127. sayfasından da ‘Amerika’ kelimesi atılarak bunun yerine ‘Frenk’ kelimesi konuyor!”
İnsan şu yapılanları görünce merhum Erbakan Hoca’mızın, “Sizi gidi gâvur âşıkları, sizi!” sözü hatıra geliyor. Bediüzzaman’ın ciğeri yanmış. Ülkemizi işgal etmiş olanlara, İslâm yurtlarını paramparça edenlere ve her zaman bize hasım davrananlara hak ettikleri dilden tabirler kullanıyor. Ancak risaleleri Latince basanlar, o “gâvur oğlu gâvurlar” rahatsız olmasınlar diye o tabirleri çıkarıyor. Siz bunu yapanlara ne dersiniz?..