Bir süre sonra alışıyorsun!
“Dünya yansa umurunda değilmiş gibi” davranıyorsun.
Hayat hep böyleymiş gibi, hep zenginmiş gibi, hep fakirmiş gibi, böyle gelmiş böyle gidermiş gibi, bana değmeyen yılan bin yaşasın gibi davranıyorsun.
Bir süre sonra alışıyorsun, ben nasıl böyle oldum bile diyemiyorsun, hep böyleydin hep böyleydi diyor içinden birisi! Böyle olmadığını bildiği halde.
Arada bir, bir cesaretle bir heyecanla yapabiliriz, değiştirebiliriz diyorsun, sonra aman boşver diyorsun vazgeçiyorsun. İşte budur seni alışkanlığın batağına saplayan.
Bir süre sonra alışıyorsun; Devran hep aynı dönecekmiş gibi, mutluysan mutlu kalacakmışsın gibi, mutsuzsan hep mutsuz kalacakmışsın gibi, hep gülecekmişsin gibi, hep ağlayacakmışsın gibi...
Bir süre sonra “benim hiçbirşeyi değiştirmeye gücüm yetmez” gibi düşünüyorsun, her şey olduğu gibi kalacak, bu düzen böyle gidecek, güçlü güçlü olacak, zengin zengin, gülen güldüğü ile kalacak, ağlayan ağladığı ile, ağlatan ağlattığı ile, ”gelen ağam giden paşam”...
Bir süre sonra teslim olursun. amam istediğiniz gibi olsun dersin, sessizleşirsin, siz bilirsiniz...
Teslim olma, alışma!
Senin “sonbaharın” henüz gelmedi.
Sonbahar umuttur, biriktirmedir, büyümedir, gelişmedir. Çevrene bak onca sorununa rağmen dimdik durarak yürüyenleri düşün, sımsıcak içten gülen insanları, herşeye rağmen nasıl böyle olabiliyorlar bir düşün.
Bir süre sonra kendini beğenirsin, her söylediğin şeyin doğru olduğunu düşünürsün; Kendini beğenme, doğruları hep ben bilirim deme!
Nasıl “netameli” bir mevsimdir Sonbahar, ne çok çelişkiler barındırır içinde insanlar gibi!
Bir süre sonra zamanı gelir biri der ki: ”Sen söyleyeceğini söyledin sus artık.”
Doğa bu!
Bir süre daha sonbahar! Ve arkası karakış.
Sus, dinle ve anla!
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?