Ülkemiz her cihetten tuhaf bir ülke oldu. Hayvan hakları insan haklarından üstün hale geldi. Kadın hakları zaten bütün hakların üzerinde. Hırsızlık mağdurları ağlayıp sızladığıyla kalıyor. İnsanı boğup sonra da doğrayan katiller hapishanede gül gibi besleniyor. Avrupa Birliği, on bin, yirmi bin, otuz bin kişinin kâtiline, “bunu asmayın” dediği için asılmıyor. Yine Avrupa Birliği “İdam cezasını kaldırın” dediği için idam cezası kaldırılıyor. Mağdurlar, mazlumlar ağlarken, hırsızlar, caniler, arsızlar sırıtıp duruyor. Bütün namuslu insanlarla âdeta dalga geçiyorlar.
Geçtiğimiz günlerde sokak köpekleri, terkedilmiş bir bebeği parçaladı. Sokak köpekleri kral gibi, şehrin göbeğinde sürüler halinde dolaşıyorlar. Onlara yan bakmak ne mümkün… Sokak köpeklerinden ayrı, bir de köpek sever sözde insanlar var. At gibi köpekleri caddelerde, sokaklarda, parklarda gezdiriyorlar. Köpeklerden korkanları gördükçe göğüsleri kabarıyor. Geçenlerde bir tanıdığım şöyle müessif bir hadise yaşadı. Ailece parka gitmişler. Ailenin küçük çocuğu oradaki köpeği sevmek istemiş. Köpek de kolunu ısırmış. Çocuk feryat ediyor. Aile telaşa kapılmış, köpeğin sahibini polise şikâyet edememiş. Çocuğu hastaneye götürmüşler. Kuduz aşısı ve tetanos aşısı yaptırmışlar. Ertesi günü çocuğun kolu kızarmaya ve şişmeye başlamış. Hastaneye götürmüşler. Enfeksiyon kapmış. Çocukcağız ve ailesi perişan oldu. Bir hafta hastanede yattı. Onlarca iğne yedi, devamlı serum takıldı. Durum hastanedeki polise aktarıldı. Oradan alınan raporla karakola gidildi. Maalesef oradaki komiser bey, “Yarın gelin, o gece görevli olan memurlar şu saatte gelecek, onlara müracaat edin” diyor. Aile de hastanede çocuğun derdinde, bu şikâyet işiyle uğraşamıyor.
Bunun gibi onlarca hadise var. O hayvan sahibi yakalansa bile ne ceza alacak? Gerçekte kısas hakkı olmalı. O köpeğiyle hava atan kişinin köpeği birisini ısırmışsa kendisi de o köpeğe ısırtılmalı. Dört doz kuduz aşısı olmalı, o çocuk gibi bir hafta hastanede yatırılıp serum takılmalı, o iğneleri vurulmalı.
Yakınlarımdan, komşularımdan çokça hırsızlık hikâyesi dinlemişimdir. Bir halıcı dostum anlatmıştı. Halı çalan hırsızı suçüstü yakalamışlar, polise teslim etmişler. Hırsız, kendisini yakalayanları tehdit etmiş, “Ben çıkarım, size gününüzü gösteririm!” demiş. Adamlar profesyonel, hangi halde hapse gireceklerini, hapse girseler de ne kadar kalacaklarını çok iyi biliyorlar. Gerçekten de mahkemeye gittiklerinde, hırsız kendilerinden evvel çıkmış.
Daha önce yazmıştım. Merhum babam sağlığında, dedemin ve ninemin bulunduğu aile mezarlığının etrafını demir parmaklıkla çevreletmiş, koruma altına almıştı. Belediye sular idaresine müracaat ederek o aile kabristanına su çektirmiş, saat taktırmıştı. Böylece kabristandaki ağaçları ve çiçekleri sulamaktaydı. Hırsızlar ilk önce demir kapıyı çaldılar. Sonra musluğu ve su saatini çaldılar. En son, pederin vefatından sonra mezarlığın etrafındaki demirleri komple alıp götürürlerken mezarlıktaki güvenlik görevlileri tarafından yakalanmışlar. Ailemiz adına birader şikâyetçi oldu. Geçen hafta mahkemesi vardı. Birader, “İnanın ki hırsız gelmesin, beni görmesin diye dua ettim. O da zaten mahkemeye gelmedi.” Niçin insanlar böyle vicdansız, insafsız insanlardan çekinir hale gelmiş?
Hepiniz biliyorsunuz, Mustafa Kasadar Hocamızın gül gibi yavrusuna kıyan cani şimdi hapiste. Üç öğün yemeğini yiyip yatıyor. Onun gibi niceleri var. İslam hukukunda kısas hükmü var. Yani yapanın yanına kâr kalmaz. Ne yapmışsa, aynısı kendisine uygulanır. Yine İslam hukukuna göre hırsız, nâhak yere ve hukukta belirlenen şartlar altında hırsızlık yapılmışsa eli kesilir.
İslâm hukuku demek, Allahu Azimüşşan’ın hukuku demek. Allahu Teâlâ da bu kâinatın hâkimi, insanların ve bütün mevcudatın yaratıcısı. O’nun koymuş olduğu nizamın temeli adalete dayanır.
Taşlar bağlı, itler serbest olursa ne olur? Masum ve mazlum insanlar, canı yananlar, ağlayıp sızladıklarıyla, çektikleri acılarla kalakalırlar. At gibi iti parklarda dolaştıran o köpek tıynetli adamlar da masum çocukları ısırttıklarıyla kalır. İnşallah onu da evinde o iti ısırır.
Şu başıboş köpeklerle, köpek tıynetli insanlarla ne vakit ilgilenilecek, hadleri bildirilecek?