USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tokgözlülük

21-11-2022

Tokgözlülük, İslâm’da önde gelen hasletlerdendir. Rabbimiz birçok âyet-i kerimede mü’minleri tokgözlü olmaya, Allah’ın verdiği nimete râzı olmaya dâvet eder. Peygamber Efendimiz’in (asm) bu konuda pek çok hadis-i şerifleri vardır. Bunlardan iki tanesine teberrüken bakalım. Sevgili Peygamberimiz (asm) şöyle buyuruyor:
 

“Zenginlik, mal çokluğu değil, göz tokluğudur.” (Buhârî, Rikâk, 15; Müslim, zekât, 120)
“Müslüman olup da kendisine yetecek kadar rızık verilen ve Allah’ın kendisine verdiğine kanaat eden kimse, muhakkak kurtulmuştur.” (Müslim, Zekât, 125)
 

Tokgözlülüğün alâmeti, kanaattir, kanaatkârlıktır. Tokgözlülüğün zıddı olan açgözlülüğün alâmeti ise hırstır. Açgözlü olanın gözü doymak bilmez. Hadis-i şerifte belirtildiği üzere bir dere dolusu altını olsa, daha bir dere dolusu altın ister. Serveti yığdıkça yığar. Bir de bu gibi tipler çok cimridirler. Hiç kimseye, fakir fukaraya yardım etmezler. 
 

Bir ülkede memuriyet hizmetinde bulunanların, hele de idareci, ilim ehli, gazeteci-yazar ve zengin kimselerin tokgözlü olması gerekir. 
 

Zaman zaman tarihçe-i hayatımızdan örnekler vermekteyiz. Gerçekte de bizim durumumuzda olanların son derece şeffaf olması gerekir. “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” durumunda olmamak lazım. Mevlânâ Hazretleri’nin dediği gibi, “Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün” durumunda olmak lazım.
 

Elhamdülillah, Kader-i İlâhî’nin lütfuyla tokgözlülüğün terbiyesini almışız. Ortaokula kadar, biraderlerle bizim, evimizin yakınındaki gömlekçi Ali’de gömleklerimiz ve yanındaki terzide pantolonlarımız dikilirdi. Ortaokul ve lisede o zaman şehrin meşhur terzisinde takım elbise diktirirdik. İmam-hatibin ortaokulunda iken okul müdürümüz Şükrü Arıkan, bir gün sabah merasiminde beni yanına çağırdı. Ortaokul ve lise talebelerinin bulunduğu alanda beni göstererek, “Arkadaşınızı örnek alın!” dedi. 
 

Bizim evde temel gıda maddeleri hep toptan alınırdı. Pekmez, helva, tereyağı, bal tenekelerle alınırdı. Sandık dolusu şiremiz olurdu (sucuk, bestil, kuru incir, ceviz vs.) Evimizde misafir eksik olmazdı. Köyden gelen misafirlere ikram ederdik. Onlar da elleri, kolları dolu gelirlerdi. Bazen evimizin avlusu üzüm, fıstık mahraları, incir sepetleriyle dolardı. Biz de onları komşulara ikram ederdik. 
 

Bizim yörede erkek çocuklarını evlendirenler önceden “nişan” yapar. Bunda maksat “yardımlaşma”dır. O nişan merasiminde herkes imkânı nisbetinde para hediye eder. O paralarla genç evlendirilir. Babam da bütün eşin dostun nişan merasimlerine gider ve en üst seviyeden katkıda bulunurdu. Sıra bizim düğün öncesinde nişan merasimine gelince, üç gün misafirler ağırlandı. İki öğün yemek ikram edildi. Üçüncü günün sonunda halay tutuldu. El ele tutuşanlar caddenin bir ucundan diğer ucunu buluyordu. Ortaya koca bir sini kondu. Başına ehl-i kâmil üç kişi oturdu. Abdal dediğimiz görevliler “Şabaş” çağırdı. Para verenlerin isimleri yazıldı ve siniye konuldu. Bizim nişanda toplanan para ile o zamanda iki daire alınabilirdi. Babam sağ olsun, takı dahil bütün ihtiyaçlarımızı, en güzeliyle aldı. Biz de “sıfır borçla” evlenmiş olduk, elhamdülillah. 
 

Üsküdar Sultantepe’de kirada oturuyorduk. Ev sahibi, aldığım maaşın üçte ikisini kira olarak isteyince, biz de ev almaya karar verdik ve İstanbul Güngören’de sıfır daire aldık. Nasıl mı? Elimizdeki bütün takıları verdik, ailemiz de katkıda bulundu. Böylece Rabbimin lütfuyla 25 yaşında ev sahibi olmuş olduk. 
Bunları niçin anlatıyorum? Rabbime hadsiz hamdolsun, ev, eşya, giyim vs. dünya ile ilgili ne varsa gözümüz doydu, inanın dünya eşyasıyla ve dünya ile zerre kadar ilgilenmiyorum. İşte bu bakımdan inşallah yazdıklarımız ve söylediklerimiz tesir ediyordur. 
 

Aileler çocuklarını tokgözlü olarak yetiştirmeli, durumu müsait olanlar, çocukları şayet tokgözlü ise onun ilim ehli olarak yetişmesi için çalışmalı, devlet hizmetine vermelidir. Açgözlülük felaket, tokgözlülük ise bir servet ve tokgözlü insanların çokluğu o ülke için bir şanstır.   

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?