Herkesin başına gelebilir. Bir gün bir ‘görevlinin’ karşısında dil dökerken, bütün nezaketinizi koruyarak o öyle değil böyle derken bulabilirsiniz kendinizi. O an tam o an ‘Vatandaş’ olmanın dayanılmaz sızısını hissedersiniz. Ne acıdır, vatandaş olmanın çaresizliği! Etrafınıza bakarsınız, sessiz izleyici kalabalığına... Tartışmanın sonucunu merakla beklerler:
Bak diyorum; Şu kelime var ya, yoruma açık, eğer sen beni bu cümledeki nereye çekersen oraya gidecek olan şu ‘gevşek kelimeden’ dolayı geri çevirirsen yanlış yaparsın. Sen oturduğun masanın arkasında devleti temsil ediyorsun ben ise vatandaşım, senin varlık nedenin benim, hadi benim güzel kardeşim işimi yap!
“Mevzuat böyle” diye elindeki yazıyı gösteriyor. Tamam diyorum, elindeki mevzuat senin söylediğin gibi(!) Ancak benim anladığım ile senin anladığın farklı, dolayısıyla ortada bir boşluk oluşuyor. O boşluk sana inisiyatif veriyor: ’Vicdani inisiyatif’. Bak şu çektiğim eziyete; zaman kaybediyorum, sana ‘dil döküyorum’ hadi kardeşim yap şu işimi.
Devletin ona verdiği ‘ağır yetkiyi’ üzerime koydu kımıldayamıyorum. Ezdikçe eziyor beni. Yüzüne bir duvar çekti, tırmanamıyorum. Gözüne bakmak istiyorum, kalbinden bir gedik açarım belki diyorum nafile, pes etmiyor. Ben de pes etmiyorum. Burası onun olduğu kadar benim de ‘Resmi dairem’.
Mevzuatın ve masanın arkasından salladığı sözlerle beni iyicene sersemletti. Kendimi tanırım, öfkelendiğimin farkına vardım. ”Yavaş ol sersem, sabırlı ol” dedim kendime ve son cümlemi kurdum: ”Bana işimin neden yapılmadığına dair bir yazı veriniz. O çok güvendiğiniz mevzuat maddesini de yazıya ekleyin” dedim.
Duraksadı, bütün resmî daire ve oradaki vatandaşlar bizi dinliyorlar bu arada. Oradaki herkes ses tonu giderek yükselen bu tartışmanın nereye varacağını merak etmeye başladı, ben de!
Israrlarımla, ’Dairemizin’ Müdürünün odasına kabul edildim. Tam konuşmaya başlayacaktım. Her şeyi duydum dedi. Dairenin ‘kıdemli memuru’ ile yaptığımız tartışmayı duyduğunu söyleyerek, memuruna arka çıktığını göstermek için,”Yapamayız” dedi.
Ben de nefesimi tüketecek değilim dedim. Öyle bir duvar ördünüz ki, beni bir vatandaş olarak çaresiz bıraktığınızı sanıyorsunuz, ancak çaresiz değilim.
Şunu bilin ki sevgili müdürüm, yanlış yapıyorsunuz. Ben bir mühendisim ve işim görülsün diye bunu söylemiyorum, mühendis bakış açım sizin yanlış yaptığınızı söylüyor. Düşünsenize benim durumumda ki kaç vatandaşı şu an’a kadar geri çevirmişsinizdir. Bilin ki, bu yaklaşımınızı, dediğim dedik anlayışınızı ‘üst makama’ taşıyacağım.
Ayrıca, tanıdığım bir çok memur arkadaş var, hiç birinde sizin bu ‘üstten bakan’ tavrınıza şahit olmadım. Sizin mevzuat dediğiniz insan eliyle yazılmıştır. Yanlış ve eksik olabileceğini gözden kaçırıyorsunuz. Diyerek, son sözlerimi söyledim.
Duraksadı, o an gözlerinde ve ses tonunda bir değişiklik olduğunu hissettim. ”Sizi on beş dakika dışarı alayım biz kendi aramızda bir toplantı yapalım” dedi.
Dışarı çıkarken umutlandım, canını sıkma yapacaklar, kaybettiğin sadece zaman olsun boş ver diyerek kendimi teselli ettim. Bu teselliye ihtiyacım vardı, zira oradakiler bir ‘uzaylı’ gibi izliyorlardı beni.
On beş dakika sonra çağırdılar. ”Haklıymışsınız, bu mevzuatın eksikliğini gideren bir genelge yayınlanmış biz onu görmemişiz” dediler. Ve onca çabam sonuç verdi: İşimi yaptılar.
Genelge nedir?
Genelge: Yasa, tüzük ve yönetmeliklerin uygulanmasında yol göstermek, herhangi bir konuyu aydınlatmak, bir duruma dikkat çekmek gibi amaçlarla ilgili yerlere ve ilgililere gönderilen yazı.
Eminim, O Genelgeden haberleri olmadan bir çok vatandaşın işini yapmadan geri çevirmişlerdir.
Evrakımı aldım çıktım.
SONUÇ: Devlet dediğimiz mekanizma vatandaşın işini kolaylaştırmak için vardır. Kolaylaştırıcılık görevini üstlenen devletin memurları, disiplin ve düzeni sağlamak için çıkarılmış mevzuatı vatandaşın önünü tıkamak için değil açmak için yorumlar. Liyakat denilen ‘şey’ budur.
Unutulmaması gereken, mevzuatlar insan eliyle yazılmıştır; Eksikleri, yanlışlıkları olabilir. Çünkü insan yanlışları, eksiklikleri, zaafları, duyguları olan bir varlıktır. Bunlar yanlışsızdır deyip, mantık ve vicdanla sorgulamazsanız devletin işleyişi tıkanır. ’Eziyeti’ vatandaş çeker.
Velhasıl, Vatandaş olmak kolay değil. Bilmemeniz gerektiği halde; Yasa, yönetmelik, genelge takip etmeniz gerekmemeli.
Herkesin işini sevdiği, iyi yaptığı, birbirinin hayatını kolaylaştırdığı, güler yüzlü, vicdanı olan adil bir ‘düzen’i kurmak çok mu zor.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?