USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

VİRÜSTEN ZİYADE, İNSANLARDA Kİ ALGISAL KORKU ENDİŞE VERİCİ

09-04-2020

Değerli okurlarım aslında bizi korkutan virüsün kendisi değil. Her ne kadar söylemekten çekinmiş olsak da ölümdür, ölüm korkusudur.

Bundan ötürüdür ki insanların bu algıyı yenmesi lazım bir an önce

Tamam, virüs dünya genelinde yaygın, riskleri ve tehlikeleri var.

Ama oturup karalar bağlamanın ahlar vahlar çekmenin de bir anlamı yok.

Yapılması gereken tedbirimizi önlemimizi alıp yaşamımıza devam etmemiz.

Dünya kurulduğu günden bu yana bazı dönemlerde bu gibi durumlarla karşılaşmış insanoğlu.

O dönemlerde teknoloji, tıp vs gibi imkanlar sınırlı olduğu için yeteri kadar önlemlerin alınmamasından kaynaklı can kayıpları belki fazla olmuş olabilir.

Fakat günümüz dünyasında üstes,nden gelinmeyecek zorluk yoktur diye düşünüyorum.

Yeter ki kafamızdaki algısal korku imparatorluğundan kendimizi biran önce kurtarıp gerçek hayata dönmemiz.

Sokaklarda insanlar bir birine neredeyse cüzamlı muamele yapacak durumda geldi.

Tek nedeni beynimizdeki algısal korkuyu yenemememiz.

Bilinçaltındaki ölüm korkusunu yenemememiz.

Evet biz insanlar, aslında virüsten değil ölümden" korkuyoruz.

Ondan ötürüdür ki ölümü düşünüyor, virüsü telaffuz ediyoruz!

Zihnimizde ölüm, dilimizde ise virüs korkusu

Evlerine kapatılmış insanların 24 saat ekranları başında bilim insanlarını dinlemesi, artık "retoriğe" dönüşmüş vaziyet aldı.

Öyle ki kim daha etkili ve güzel konuşacak, kim daha etkili olup, toplumda ve kamu yöneticilerinin gözünde öne çıkacak!

Bir biriyle yarış halindeler adeta.

Ama üzülerek söylemeliyim ki bu tehlikeli bir boyut halini aldı.

Çünkü evlerine kapatılmış insanlar, duydukları bilgilerin neredeyse her gün değiştiğini görüyor ve Biz -hâlâ- bir şey bilmiyoruz ruh haline bürünüyor.

Haliyle söylemler değiştikçe algılar da karmakarışık bir hal alıyor.

Bir tarafta korona virüsü ölümcül ama kurtulanlar, iyileşenler var algısı,

Diğer tarafta maske bizi korur,  sadece hasta olanlar taksın algısı,

Bir tarafta hastalık kendini başta gizliyor, herkes taksın algısı,

Diğer tarafta maske takmak yetmez o halde niçin takıyoruz? Algısı,

Bir yanda dezenfektan kullanın yo yo  hayır kolonya daha iyi algısı

Diğer yanda 65 yaş üstü sokağa çıkmasın sonra  efendim 20 yaş altı da çıkmasın yaptırımı

Bir yanda virüs ağızdan, burundan ve gözden giriyor

Diğer yanda yemekle bulaşmıyor, gözden değil burundan bulaşıyor algısı,

Bir tarafta dezenfektanlar etkili mi? dezenfektan tüneli yararlı mı? Algısı,

Diğer yanda aman ne olacaksa olsun yetti gari artık algısı,

Bu ve buna benzer aklınıza gelen, aklınızda bulunan onlarca soru, onlarca farklı yanıt!

Sınırsız bir evren:

Ve gelinen nokta Paranoyak ruh hali!

Malumunuz Paranoya sınırı olmayan, evren gibi sınırsız ve sürekli genişleyen bir psikolojik hastalık türü.

Bundan ötürüdür ki! Görünmeyen düşmanın her yerde olduğunu varsaymak haliyle sonsuz ihtimalleri de beraberinde getiriyor.

Sağımda,

Solumda,

Önümde,

Eşyada,

Hapşırıkta,

Eşyaların üzerinde,

Kapı tokmağında,

Otomobil kapısında,

Bilgisayarda,

Cep telefonunda,

Kalemde,

Yediğimiz yemekte,

Yediğimiz ette,

Eşimizin dudağında,

Çocukların oyuncağında,

Hastanede,

Klinikte,

Okulda,

Camide,

Askeriyede vd.

Öyle ki yaşlıları ziyaret etmeyin, onlara bulaştırırsınız cümlesinde.

Böylece "sosyal fobi" ve panik ataklar salgınlaşır hale gelmiş oluyor.

Travmatize dünya toplumu

McLuhan'ın dünyayı "küresel bir köy" olarak tanımlamasının üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen, şimdi bu kavramı çok daha iyi anlıyoruz.

Öyle ki hepimiz küçücük bir köyün sakinleri olarak "ölümden" kurtulma yolları arar haldeyiz.

Birbirimize fiziksel olarak ne kadar yakın olduğumuzu,

Elimiz olmadan yaşayamadığımızı idrak ettik!

Birlikte yaşamaya alışkın topluluk canlısı olarak bir araya gelmek, toplaşmak için can atıyoruz.

Fakat korona olarak adlandırdığımız ölümün ilacı henüz bulunmadığı için de çok korkuyoruz.

Öyle ki biz Müslümanlar cennet ve cehennem kavramlarını bile düşünemez hale geldik!

Onun için diyorum,

Korkunun, panik ataklığın, paranoyaklığın, insana hiçbir faydası yoktur.

“Bir gün her canlı ölümü tadacaktır” ayeti ortadayken,

Önce tedbir ve önlem,

Sonra da  gerçeklerle yüzleşip, gerçeklerle yaşamak en akılcı yoldur.

Bilimsellik çerçevesinde elbette…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?