USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

YALAKALIKTA ZİRVE YAPTIK

13-12-2023
YALAKALIKTA ZİRVE YAPTIK ve FEZAYI AŞTIK, oradan da Urfa’ya ULAŞTIK !
Aha onlardan biri:
AKePe’nin İl Yönetİm kurulu üyesi olan Yavuz Kara denilen bir adam, her zaman yaptığı gibi Ş.Urfa Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül için (kendi internet hesabından) şööle bi şeyler demiş:
“Şanlıurfa SENSİZ, Sen de Ş.Urfa’sız olamazsın. Sen EMİRÜL MÜMİNİN (Emirü’l-mü’minîn) Zeynelabidinsin. Çünkü, Dava Adamı Reisimiz R.T. Erdoğan’a bağlı Beytülmalın BEKÇİSİSİN”
Peh peh peeehhh !
Bu lafların sahibi bu tabiri bilmeden söylüyorsa CAHİLDİR.
Bilerek söylüyorsa da, hem AHMAK ve hemin de GÜNÂHKÂRDIR !
Amma ve lâkin bunu söylemek AKePe’liye YAKIŞAN bir YALAKALIKTIR.
Bakalım hele, bu lafın, yani “EMÎR ül MÜ’MİNÎN (Hz. Muhammed’in HALİFESİ) lafının manâsı veya açıklaması nasıldır:
Şİİ Mezhebi mensubları, hakimiyetin (iktidarın) kullanıcısı olarak MASÛM İMAMLARI kabul ederler.
İran’daki MOLLALAR, ALLAH’ın VEKİLLERİDİR !
Şiilerin İMAMLARI MASÛMDUR !
Yani, YANLIŞ YAPMAZLAR, yanılmazlar.
SUÇ İŞLEMEZLER !
Bu hususta öyle katı fikirdedirler ki, kendi İMAMLARINA ve buna inanmayanları MÜSLÜMAN olarak kabul etmezler.
(Bu İmamlar;
1)Ali bin Ebî Tâlib (Hz.Ali). 29.7.599 da doğmuş 28.1.661 şehid edilmiştir. İmâmiyye, “Emîr-ül Mü’minîn unvanını ancak Hz.Ali için kullanır. 2)Hasan bin Ali. 3)Hüseyin bin Ali.. 4)Ali bin el Hüseyin. 5)Muhammed el Bâkır bin Ali Zeynelâbidin. 6)Cafer es-Sâdık bin Muhammed. 7)Musa el-Kâzım bin Cafer. 8)Ali er-Rızâ bin Musâ. 9)Muhammed et-Takî bin Ali. 10)Ali en-Nakî bin Muhammed. 11)Hasan el Askerî bin Ali en-Nakî.
Ve
12)MUHAMMED el MEHDÎ bin HASAN el ASKERÎ. 30.7.869 tarihinde doğmuştur. Şiîlere göre, babası Hasan el Askerî’nin vefatından sonra GİZLENMİŞTİR (Gaybet-i Suğra-Küçük Gizlilik); halen sağdır ve Kıyâmetten önce zuhûr ederek zulümle dolmuş olan dünyayı adaletle dolduracaktır.)
Kaybolan 12. İmam dönene kadar ona niyabeten (VEKÂLETEN) en büyük İMAM (yani MOLLA), vaziyeti idare etmekte ve tabii ki O da, Allah’ın VEKİLİ sıfatını taşıması bakımından MASÛM olarak kabul edilmektedir. (HUMEYNİ’den sonra onun yerine seçilenler ve onun etrafındakiler.)
Bu İmamlar, Allah’ın VEKİLİ olarak kabul edilirler ve HAKİMİYETİ, Allah’a VEKÂLETEN yürütürler.
HARİCÎLER, bu hakimiyetin, bir aileye veya bir kabileye mensup Müslüman idareciler tarafından yürütüleceğini kabul ederler.
SÜNNÎ Mezhepler de, (işlerine geldiği için) aynı fikirdedirler.
Yani yöneticiler, ALLAH’ın VEKİLİDİRLER ve insanları ve memleketi, O’nun nam-ı hesabına idare etmektedirler.
Bunlara “EMÎR ül MÜ’MİNÎN” denir. Yani, MÜ’MİNLERİN EMİRİ.
İşte bu yüzdendir ki, HALKA HESAP VERME gibi bir dertleri veya düşünceleri yoktur.
Ve bunun içindir ki, her fırsatta, “BEN ancak ALLAH’a HESAP VERİRİM” demektedirler.
Hz. ALİ ile MUAVİYE arasındaki SIFFİN Savaşı sırasında HALİFELİĞİN kime ait olduğu hususunda HAKEM tayin edilmesine razı olması yüzünden Hz. ALİ’den ayrılan ve MUAVİYE’ye de karşı oldukları için kendilerine HARİCÎLER denilen o Mezhebe göre Allah, bu siyasî hakimiyetini MÜSLÜMAN toplum aracılığıyla kullanır.
Haricîler, bu hakimiyetin, bir AİLEYE veya bir kabileye mensup Müslüman idareciler tarafından yürütüleceğini kabul ederler. Bir şahsın hüküm verme hakkı yoktur.
ŞİÎ Mezhebi mensubları da bu kafadandır.
Ancak bunlar, hakimiyetin kullanıcısı olarak MASÛM İMAMLARI kabul ederler.
SÜNNÎ Mezhepler de, (işlerine geldiği için) aynı fikirdedirler.
Yani , belli bir AİLE ve bunların emri altındaki yöneticiler, ALLAH’ın VEKİLİDİRLER ve insanları ve memleketi, O’nun nam-ı hesabına idare etmektedirler.
(Zamanımızda Först Leydi’miz EMİNE Hanımefendi de bir konuşmasında böyle bir şeyler söylemeşti ya … )
"HAKİMİYET ALLAH’ındır"
(En’am 57. Âyet: “… HÜKÜM ancak Allah’ındır” der) veya HÜKMÜ ancak Allah verir.
Ve bu fikir öylesine gelişmiştir ki, SAHTEKÂRLIK yapan her MÜSLÜMAN, kendisini sadece Allah’a karşı mesul olarak kabul etmekte ve mağdur ettiği veya KAZIK attığı insanları hesaba katmamaktadır.
Müslüman âlemdeki HIRSIZLIK, YOLSUZLUK, AHLÂKSIZLIK, SAPIKLIK işte bu fikirden cesaret bulmakta ve bunun için yaygınlaşmaktadır.
Âlem-i İslâm’ın mevcut hâli ahvâli de, bunun delilli isbatıdır.
***
İSLAMİYETTE bir de, (Emîr-ül Mü’minîn gibi) ULÜ'L EMR vardır ki, emir sahibi; yani, işin başında ve yetki sahibi olan demektir.
Bu da, halkın üzerinde yönetme yetkisine sahip olan KANUN KOYUCU kimse demektir.
En yukarıdan aşağı; DEVLET BAŞKANI ve ondan aldıkları yetkiye dayanarak, taa vâli ve kaymakamlara kadar idareciler, ULÜ'l EMR sayılırlar.
İslâmiyette Ulü'l Emre itaat, FARZDIR (yani Allah’ın emri olarak uygulanması mecburi olandır)
Bu farzı, Kur’an’daki şu ayete dayandırırlar:
“Ey îmân edenler! Allah’a itâat edin; peygambere ve sizden olan ülü’l-emre (emir sâhibi idârecilerinize) de itâat edin! O hâlde bir şey hakkında ihtilâfa düşerseniz, Allah’a ve âhiret gününe îmân ediyorsanız, artık onu Allah’a ve peygambere arz edin ! Bu hem hayırlı, hem de netîce i‘tibârıyla daha güzeldir.” (Nisa, 59)
Bunun devamı olarak TARİKAT liderlerine ve şeyhlere itaat etmek de ŞARTTIR.
Buna da BÎAT (bey’at) denir.
MÜRİD, şeyhinin elinde, ÖLÜ yıkayıcının elindeki ÖLÜ gibi olmalıdır" derler.
Yani sesi çıkmayacak, soru sormayacak, tereddüt ve şüphe etmeyecek ve ŞEYHİNE tam manasıyla TESLİM olacak.
Ve IRZINA geçilse bile SUSUCAK !
Bir de, "ŞEYHİ olmayanın Şeyhi, ŞEYTANDIR" denir.
Bu lafla da MÜRİD toplarlar.
İSLÂMİYET işte böyle bir ŞEY’dir.
Ve bu ŞEY’e göre de bir genç kız, sadece SAÇI GÖRÜNDÜĞÜ için DÖVE döve ÖLDÜRÜLÜR ve bunun hesabı da verilmez ve de sanki ALLAH’ın verdiği emir gibi insanlara YUTTURULUR.
Bu hâle göre, Müslüman ülkelere DEMOKRASİYİ bırak, İNSANLIK niçin ve nasıl gelsin ki … ?
Gelmiyor netekim.
Bir biz vardık, ATATÜRK sayesinde.
O imkânı da elimizden almak için var güçleriyle çırpınıyorlar !
YOBAZ GAVATLAR !
YOBAZLIK işte böyle bir şeydir, maalesef !
Vah vahhh vaaahhh ve de eyvaaahhh !
Bu devirde böyle kafayla, yüzlerce senedir “Kâfir-Gâvur” oyuncağı olmaktan bıkmayan bu Müslümanlar, bundan sonra da birbirini KATLETMEKTEN bir adım öteye geçemez bu Müslümanlar !
Zaten geçemiyorlar ve “GEÇME” niyetleri de hiç yoktur.
Maalesef, Biz de aynı yolun yolcusuyuz !
YAZIK !
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?