Her ekonomik krizde hemen aynı gemideyiz edebiyatı yaparsınız.
Siyasetçilerin en sevdikleri sözdür.
Nakarat gibi söyler durursunuz bunu.
Tamam hadi aynı gemideyiz diyelim, ülkenin tamamı kürek mahkumları kazan dairesinde iken, sen neden kaptan köşkündesin?
Aynı gemideyiz ama karşıdan gelen kocaman karanlık dalgayı görüyoruz,
o dalga ilk yatırım yapan sanayiciyi, hammadde alımı yapanları, büyük borcu olanları, hiçbirşeyi olmayanları hedef alacak, çünkü kaptan nasılsa kürek mahkumunun parasından kısacak.
Böyle söyleyerek sömürüyü ve zulmü gizlemeye mi çalışıyorsunuz?
Sömürü ve zulüm üzerine yürüyor bu gemi.
Sınıflar ortadan kalkmadıkça aynı gemideyiz demek bir kandırmacadır.
Halkı gemi batarsa hepimiz batarız diye korkutuyorsunuz.
Gemi batmadan yoluna devam etmesi lazım.
Aynı gemideyiz demek sınıf farkı yok demektir.
Aynı gemide olabiliriz ama maalesef sınıflar ortadan kalkmadı.
Adaletten ve eşitlikten yoksun vahşi bir sömürü düzeninde yaşıyoruz.
Bu gemi sahipsiz değil tabi, kaptan köşkünde veya güvertesinde oturup her türlü ayrıcalığı yaşayanlar var.
Onlar diyor ki, ‘sakın ha bu gemi batmasın, hepimiz batarız!’
Emekçi yoksul halk yarı aç, yarı tok, gün yüzü görmeden canı, kanı pahasına bu gemiyi yüzdürmeye çalışıyoruz.
Bizler aşağıda kan ter içinde, gece gündüz uyku uyumadan,
gün ışığı görmeden yarı aç yarı tok çalışarak geminin yürümesini sağlıyoruz.
Siz Kaptan köşkündekiler geminin keyfini çıkarırsınız.
Aynı gemideyiz demek, içinde bulunulan güçlüklerin sorumlusu benim ama hesabı sen öde demektir.
Aynı gemideyiz demek, bu geminin sahipleri ayrıcalıklarını yaşamaya devam etsin,
halklar da sömürü ve zulüm altında hiçbir hak, hukuk ve adalet talebi olmadan,
örgütlenmeden, mücadele etmeden karın tokluğuna yaşamaya devam etsinler demektir.
Aynı gemideyiz demek, yoksul halkın da açlık, işsizlik ve yoksullukları her geçen gün daha da büyüsün,
sofralarındaki ekmek her gün daha azalsın demektir.
Ne krizin oluşumunda sorumluluğumuz var, ne de kriz öncesindeki refahtan pay aldık.
Gemiyi bu batma noktasına getirenler siz değilmisiniz?
Böyle diyerek bize çıkacak faturayı ödemeye razı etmeye çalışıyorsunuz.
Hepimiz aynı gemide miyiz bilmiyorum ama geminin aynı yerinde olmadığımız kesin?
Batacak telaşına kapılanlar kaptan köşkünde, bizler kazan dairesinde zincire vurulmuşuz.
Gemi aynı olsa da bu gemide iki sınıf var, biri sömüren diğeri sömürülen.
Gemi su almaya başladığında ilk terk edecek olan yine siz değilmisiniz?
Arkaya bağladığınız botlara atlayıp kaçmayacakmısınız? Gemi batarken kazan dairesinin kapaklarını da sıkı sıkı üstümüze kapatıp öyle gitmeyecekmisiniz?
Titanik batarken 79 kişilik filikalara 20 kişi binip kaçanlar da sulara gömülenlerle aynı gemide idi.
Aynı gemideyiz ama sadece savaş çıktığında ve ekonomik kriz olduğunda.
İntiharlarların sorumlusu sömürü düzeni değilmidir?
Kaptan Köşk’ünde keyf çatan zenginler
daha çok zenginleşiyor, yoksullar daha çok yoksullaşıyor..
Aynı gemideyiz lafı bir kandırmaca, bir kader telakkisidir.
Yani aslında aynı gemide olduğumuz da kocaman bir yalandır..
Siz gemi su almaya başlayınca filikalar binip gemiyi derhal terk edenlerdensiniz.
Emekçi yoksul halk kapakları kapatılmış,
ayaklarından zincirlenmiş şekilde gemiyle birlikte gömülür sulara.
Emperyalist sistem halkları açlığa ve adaletsizliğe mahkum ediyor.
Dünyada kendi karnını doyuramayan, yaşamak için başkasına muhtaç olan,
milyarlarca insan tablosu yaratılmıştır.
Kendi taraflarında olanları yüksek makamlara yerleştirirken,
şimdiye kadar refah içinde yaşarken halka vatan haini, terörist diye bağıran,
ötekileştiren bu zihniyetle krizde aynı gemideymişiz.
Bazıları güvertede güneşlenip, portakal suyunu yudumlarken,
emekçiler kırbacı yerken bir yandan küreklere asılıyor.
Yemişim geminizi!
Türkiye'nin bir gemi olduğu benzetmesi kimlerin işine geliyor?
Öncelikle saltanatını koruyabilmek için çok sayıda insanın,
‘niçin’ sorusunu sormaksızın itaat göstermesine muhtaç olanların’ işine geliyor.
Bu gemi rantiye gemisi, bu gemi sömürü gemisi..
Batarken mi aklınıza geliyor aynı gemide olduğumuz..
15 Temmuz darbe girişimi sonrası da sıkı bir Atatürkçü olunmuştu.
Hatta Yenikapı’ya ‘kim olursan ol yine gel’ felsefesiyle herkes çağrılmıştı.
Bugün oraya çağrılanlara Fetö damgası yapıştırılmaya çalışılıyor.
Sürdürün saltanatınızı, yüzdürün gemiciklerinizi bakalım nereye kadar?
Madem aynı gemideyiz bırakın biraz da biz kullanalım gemiyi, rotayı biz belirleyelim.
Aşağıda kürek sallayanlar sürsün gemiyi.
Krizin faturasını halka çıkaramazsınız,
yediniz içtiniz, şimdi vatan, millet, hamasetiyle hesabı halka ödetemezsiniz,
hesap vermesi gerekenler gemiyi buz dağına çarptıran sizlersiniz!
Aynı gemide olmak kendi içinde bir bütünlük iddiasını barındırır.
Dünyadaki diğer insanlardan ayrı bir yere götürür.
Almanlar, Alman gemisinde, Fransızlar, Fransız gemisinde, Suriyeliler kendi gemilerinde diye bir şey yok.
Hep bir takım gizli dış mihraklar peydahlanacak ve gemimizi batırmaya çalışacak.
Bizde bu gemide kenetlenerek bir arada duracağız, senaryo bu!
Yani mesele iki ağaç değil, mesele neden oldukları ekonomik krizi,
el birliği ve yurttaşların fedakarlığı ile düzeltilmesi meselesi.
Şirketlerin batmasını önleyip, onların borcunu yoksulların cebinden ödeyip düzenin devamını sağlamak.
Bütün mesele bu!
Sınıf çelişkilerinin, sosyal adaletsizliklerin, cinsel kimlik ve yönelim anlamındaki sorunların,
hat safhada olduğu ve sürekli ezilenlerin daha çok ezilmesi yönünde işleyen bir sömürü sisteminde hangi birlikten bahsediyorsunuz?
Bu birlik fantezisidir.
Halkı bu gemi fantezisine inandırıp, bu geminin batmaması gerektiğini söyletiyorlar.
Belki de bu geminin batması bizim için daha hayırlıdır.
Belki de o zaman eğer bir gemi gerçekten varsa, o geminin tüm dünya olduğu anlaşılacaktır.
Bu geminin batmasının zaten boğazına kadar su içinde yolculuk yapan,
ve sık sık su yutup boğulma tehlikesi geçiren,
ve çoğu zaman boğulan ezilenler için daha iyi bir dünyanın kurulabileceği anlaşılacaktır.
Bir gemi masalı tutturduk gidiyoruz.
Batsın bu gemi! Titanik filmini izlerseniz geminin batışı esnasında yaşananları görürsünüz.
Filikalara kimlerin binip kaçtığını, kimlerin üstünden kitlendiğini görürsünüz.
Yani aynı gemide değiliz ama aynı denizdeyiz.
Biz takalardayız kova kova su boşaltıyoruz, siz yatlarınızda can yeleklerinizle bizi izliyorsunuz.
Bu millete güverte’den, ananı da al git” “hayvanlarınıza sahip çıkın beyaz Türkler” ve “anırsalarda anırmasalarda elhamdülillah biz doğru yoldayız” diye seslenen kişi ile nasıl aynı gemide olabiliriz?
Batarken mi aklınıza geldi aynı gemide olduğumuz?
Biatçı’lardan başka kimse bu “Aynı gemideyiz” söylemini yutmaz. Sosyal kanunlar hükmünü yürütür. Evet, aynı gemideyiz ama sen bu gemiyi iyi yönetemiyorsun, gemi, kayalıklara doğru hızla yol alıyor.
Memleketi selamete çıkarmak için benim iyi bir programım var: İsraf ekonomisi yerine üretim ekonomisini yürürlüğe koyacağım, hem dışarıda, hem içerde savaş politikalarından barış politikalarına geçeceğim, Demokrasi ile milli birliği sağlayacağım, Sosyal adaleti yaygınlaştıracağım, partizanlık yapmayacağım, Eğitimde hurafe yerine bilimi kılavuz edineceğim diyemeyen bir kaptan ile aynı gemide olamayız!
Gemidekilerin hayatını ve geleceğini sen tehlikeye atıyorsun. Bizim esas görevimiz bunu millete bütün araçları kullanarak anlatmak. Kusura bakma, senin yanlış politikalarının payandası olamayız, çünkü bu gemi’nin omurga hattında İngiliz bayrağı dalgalanıyor!
Yemişim geminizi!