USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yeni 15 Temmuz Uyarısı!

16-01-2021

YAKIN Tarih Kitapları Serisi için, Darbeler Devri kitabını hazırlamaya kalktım. Bir kitap düşünürken, tam dört kitap oldu. 27 Mayıs 1960 Darbesi, Talat Aydemir’in 2 darbe teşebbüsü, 12 Mart Darbesi, 12 Eylül Darbesi, 28 Şubat Postmodern Darbesi… Derken AK Parti iktidarı zamanındaki darbeler… AK Parti’nin kapatılması davası, E-Muhtıra, Gezi Olayları, 17/25 Aralık Darbe teşebbüsleri ve derken 15 Temmuz Darbe teşebbüsü…

Darbeler içerisinde en kanlısı, en dehşetlisi de bana göre bu sonuncusu… FETÖ’nün yıllar süren bir çalışmanın ürünü olan darbe, aynı zamanda ucu işgallere varacak olan, korkunç bir operasyondu. Cenab-ı Hak ülkemizi korudu. “Gerçek devlet” ile millet el ele verdi, bu Paralel Devlet Yapılanması’nın çanına ot tıkadı. 251 şehit verdik. 2 bin 193 de gazimiz var. Aslında darbe teşebbüsünün olduğu gece ve ertesi günler bütün bir millet gazi olmuştu. Tekbirlerle meydanlara çıkanlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önündeki havuzdan abdest alarak darbeci hainlerin kurşunlarına göğüslerini siper eden kahramanlar, evlerinden abdest alarak çıkıp Boğaz Köprüsü’nün üzerine ve Atatürk Havaalanı’na ve diğer olay mahalline gidenler… Ve onları dualarla uğurlayan, nineler, analar, eşler…

Mehmet Âkif merhum, İstiklâl Marşı’nı yazdıktan sonra, “Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırtmasın!” diye dua etmişti. Biz de, “Allah bir daha 15 Temmuz gecesi gibi meşum hâdiseleri yaşatmasın” diye dua ediyoruz. Ancak bunun için tedbirler alınması gerek. Şu andaki gençlerimizin ve insanlarımızın şuûrlanması gerek. Aksi takdirde yeni 15 Temmuz’ların gelmesi ihtimal dâhiline girer. Nitekim İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcılarından Ufuk Can Gazezoğlu, FETÖ’nün öğrenci evleri yapılanmasıyla ilgili hazırlamış olduğu iddianamede bu tehlikeye dikkatleri çekmiş. Savcı Bey, Kâğıthane örgüt evinde kalanlarla ilgili hazırladığı iddianamede, yeni talebe yapılanmasıyla yeni bir 15 Temmuz girişimi sürecine zemin hazırlandığına dikkat çekerek, “Güncel öğrenci evleri ile hiç durmaksızın faaliyetlerine devam ediyorlar” uyarısında bulunmuştur.

İşte bu noktada mühim bir meseleye tekraren parmak basmak istiyorum. Tekraren diyorum. Zira biz bu hususu muhtelif vesilelerle “ilgililere” arz etmeye çalıştık. Tahşiye Kumpası Davası’nda Müşteki sıfatıyla Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiğim ifadede bu konuların üzerinde durdum: “FETÖ’nün, bu ülkenin Müslüman halkının inancını zedelediğini, iman esaslarını sarstığını, Müslümanların salâbet-i diniyesini bozduğunu” söyledim. Hâkim Bey; “Bu, bizim konumuzun dışında. Bu konuları Diyanet İşleri Başkanlığı’na iletiniz” dedi. Ben de cevaben şöyle dedim:

“Bakınız Hâkim Bey, bu şehir yaklaşık 90 küsur sene önce işgale maruz kaldı (ifademi Gaziantep’te vermiştim). İşte o zaman, bu şehrin Müslüman ahalisi, cihat etmenin farz-ı ayn olduğunu bilerek yediden yetmişe bu işgale direndi. FETÖ ise, işte muhtemel bir işgal operasyonu karşısında bu ülke insanlarının işgale direncini kırmaya çalışıyor. ‘Haçlılar ülkenizi işgal etse, karınıza, kızınıza tecavüz etmez’ diyor. İslam ülkelerini işgal edip viraneye çevirenler için, ‘Onlar kardeşimiz! Onlar da cennetlik!’ diyor. Üstelik bu bozuk itikadını bütün İslâmî camiaya yaymaya çalışıyor. Bu ülkemiz ve milletimiz için büyük bir tehlikedir. Bu makam vesilesiyle bütün resmî birimlere iletmek isterim.”

FETÖ’nün, mahkemelerde yer alan bir diğer ismi de PDY, yani Paralel Devlet Yapılanması. Gerçekte FETÖ, bütün cemaatlere, hatta bütün tarikatlara “paralel yapı” hattı çekmiş, her yere elini, ayağını, gözünü, kulağını sokmuştu. Hemen hemen her yeri bulandırmıştı.

Âcizane bu ülkeyi canından çok seven bütün ülke insanlarından bir fert olarak lafı dolandırmadan açık ve net söylemek isterim: Gerçek Müslüman hain olamaz. İslâmiyet’in esaslarını doğru bir şekilde öğrenmiş olan bir kimse, bu vatana ihanet edemez. Onun için yeni 15 Temmuz’ları önlemenin yegâne yolu, bu ülke nüfusunun yüzde 99’unu teşkil eden kitleye “Gerçek İslâmiyet”i öğretmektir. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) tebliğ ettiği İslâmiyet ne ise onu anlatmak gerekir. Bu öğretmenin ve anlatmanın önündeki engeller ne ise onları ortadan kaldırmak gerekir. Aksi takdirde, “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!” teranesini söyler dururuz. Şahsen ben “Darbeler Devri-5” diye 5. kitabı yazmak istemem. Allah korusun. Ancak insanlarımızın da bizim dört kitapta yazdıklarımızı okuyup, ders çıkarması ve o günleri unutmaması lazım… 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?