Bir ülke gerçekten “hür ve müstakil” bir ülke ise o ülkenin idaresini üstlenen şahısların özel hayatları değil de, idaredeki tasarrufları; gerek sivil toplum kuruluşları, gerek üniversiteler, gerek gazeteci ve yazarlar, gerekse vatandaşlar tarafından –hakârete varmadan- tahlil ve tenkit edilebilmelidir. Bu hüküm, tarihe tesir eden, yön vermiş olan bütün askerî ve mülkî erkân için de geçerlidir.
Şu anda ülkemizde bir idare var. Bu iktidar (AK Parti iktidarı) ve iktidarın başı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık 17 yıldan beri işbaşında. Ülkeyi ve milleti ilgilendiren çok mühim icraatlara imza attılar. Şimdi Sayın Yılmaz Özdil’e ilk sorum şu: AK Parti iktidarının icraatları, her yönüyle incelenebilsin mi, yoksa en ufak tenkit dahi yasaklansın mı? Bu sorunun uzantısı olan bir “sorucuk” daha: 5816 sayılı kanunun benzeri “Recep Tayyip Erdoğan’ı Koruma Kanunu” çıkarılmasını ister misiniz?
Sayın Özdil’e ikinci soruma geçmeden evvel, niçin kendisini muhatap aldığımı açıklayayım: Yazımın asıl konusu Mustafa Kemal… Bu konunun da uzmanı ve duayeni şu anda Sayın Yılmaz Özdil gözüküyor. “Mustafa Kemal” kitabı bir milyondan fazla sattı. Bu rakamdan dolayı meslektaşım adına gurur duydum. Gerek kitapların isminden ve gerek satış performansından dolayı Mustafa Kemal deyince akla gelen ilk isim Yılmaz Özdil… Bu açıklamadan sonra şimdi sorumuza geçebiliriz.
Mustafa Kemal, sadece son yüzyılın değil, bana göre dünya tarihinin ve insanlık tarihinin en mühim simalarından biri. Gerek askerlik vazifesi esnasında gerekse devlet idareciliği esnasında çok mühim icraatlara imza atmış, başrolde oynamış bir isim. TBMM Reisliği ve Başkomutan sıfatlarının bulunduğu devreyi de hesaba katarsak, ülkemiz tarihinin 19 yıllık devresine mührünü vurmuş bir sima… Şimdi Sayın Özdil’e sorum şu: Mustafa Kemal’in icraatları incelenebilir mi? Tenkit edilebilir mi? Ya da araştırılsın mı? Tenkit edilsin mi?..
Sayın Özdil’in yazılarına ve konuşmalarına baktığımızda, cevabının açıkça: “Ne diyorsun kardeşim, elbette araştırılsın!” olacağını söyleyebiliriz. İşte o vakit bize bir şerh yapmak düşer. Onu da şimdiden yapalım da Sayın Özdil’in cevabını bekleyelim:
Malumunuz olduğu üzere ülkemizde 5816 sayılı bir kanun var. Kısaca “Atatürk’ü Koruma Kanunu” diye bilinen bir kanun. Hemen belirtelim, dünyada böyle bir kanunun benzeri yok. Yani bu yönüyle dünyada tek… Kanunu okuduğunuzda, “Ne var bunda!” dersiniz. Ancak iş uygulamaya gelince hiç de öyle değil. M.Kemal’in Reis-i Cumhur olduğu devrede ortada tek parti var. Onun da adı bir zamanlar CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası) iken sonradan adı CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) olan parti. SCF (Serbest Cumhuriyet Fırkası) ve TCF (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası)’nın kapatılmasından sonra ülkede yapılan bütün genel ve mahalli idareler seçimlerine tek başına CHP katılmış. M.Kemal Paşa da hem Reis-i Cumhur, yani Cumhurbaşkanı hem de CHP Genel Başkanı (Şu anda Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibi). Bu iki sıfatı uhdesinde bulundurduğu yaklaşık 16 yıllık zaman zarfında çok mühim icraatlara imzasını atmış. İşte o icraatları tenkit değil de, tahlil etmeye çalışanlar bile yıllardan beri 5816 sayılı kanuna takılmışlar. Onlarca yazar ve araştırmacı ceza almış, hatta hapis yatanlar olmuş.
Şahsî fikrim şu: Bu ülke tarihinin bütünü, hele de 1920-1950 arası devre bütün netliğiyle aydınlığa kavuşturulmadan biz ülkece ve milletçe esenliğe çıkamayız. Zira sağlıklı teşhis ve tedavide bulunamayız. Yakın tarihi, hele de M.Kemal’in başrolde oynadığı yıllardaki tarihi araştırmanın önünde ise yığınla engel var. Bir defa o devrenin pek çok belgeleri üzerindeki gizlilik ve araştırmacılara yasak hükmü devam etmekte. Öte yandan işte bahis mevzuu olan 5816 sayılı kanun var.
Ben görüşümü açık ve net olarak belirteyim: Ülke idaresine tâlip olanlar –özel hayatları ve aile hayatları hariç- her yönüyle tahlile ve tenkide açık olmalı ve bunu göze almalıdırlar. Yoksa herkes oturduğu yerde oturmalıdır. Ülke idaresinde söz sahibi olmuş isimler de kim olursa olsunlar bu hükme dahildir. Bilmem Sayın Yılmaz Özdil ne der?...