Hz. Ömer’in halifeliği zamanında İslâm orduları peş peşe muhteşem zaferler kazanmışlar, kısa zamanda kırk devleti mağlup etmişlerdi. Bu mağlup edilen devletlerden biri de İran ve Irak başta olmak üzere çok geniş topraklara hükmeden ve devrin süper güçlerinden biri olarak gösterilen Sâsânî Devleti idi. Hz. Ömer’in hazırlatıp gönderdiği ordular, İran’da fetihlere girişti. Hz. Halid b. Velid komutasındaki İslam ordusu Kisra’nın ordularını mağlup etti. (633) Hz. Halid b. Velid’in başka bir cepheye gönderilmesi üzerine, İran’ın fethi görevi Hz. Sa’d b. Ebi Vakkas’a verildi. O sırada İran’daki tahtta III. Yezdigirt oturmakta idi. Hz. Sa’d, her zaman yapıldığı üzere, Kisra’ya bir elçi heyeti gönderdi. Heyette Sa’d Numan b. Mukarrin, Hanzele b. Rebi, Eş’as b. Kays gibi sahabeler vardı. Bu elçiler şu teklifte bulunmuşlardı: “Ya Müslüman olun, o vakit kardeş oluruz; ya İslam devletinin hâkimiyetini kabullenip haraç verin; bunları yapmadığınız takdirde aramızdaki hakem, kılıçlarımız olacaktır.” Kisra ve adamları, düşünmek yerine, hemen zahire, dış görünüşe bakıp hüküm verdiler; bir kendilerinin şatafatlı, süslü püslü kıyafetlerine, bir de Müslüman elçilerin son derece sade kıyafetlerine baktılar. O heyetteki bazılarının gömleği yırtılmıştı. Kisra ve adamları şöyle diyorlardı: “Bu yırtık gömlekliler mi bizi yenecek?”
Tarihteki en büyük savaşlardan biri olan “Kadisiye Meydan Muharebesi”nde zafer, yırtık gömleklilerin oldu ve o meşhur Sâsânî devleti tarihe karıştı. İslam devletinin şanı arttı. (636)
Söz tarihten, kıyafetlerden açılmışken bir misal daha verelim. “Kurtuluş Savaşımız” tarihteki en şanlı savaşlardan biridir. Bu savaş öncesinde yetmiş iki buçuk millet Osmanlı Devleti’nin üzerine çullanmış, neticede adına Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması denilen iğrenç ve alçakça hazırlanmış belgelerle bu şanlı devletin elini ayağını bağlamışlardı. Osmanlı Ordusu bütünüyle dağıtılmış, bütün silahlarına el konulmuştu. İşte o şartlarda yeni ordu hazırlanmış, bu orduya asker toplanmıştı. Ne var ki, ilk başlarda bu askerlerin üstünde, başında doğru dürüst giyecek elbise bile yoktu. Ayaklarında giyecekleri yoktu. Çoğu çarık giyiyordu. Hatta ayağında çarığı bile olmayanlar, yani yalınayak olanlar vardı. (Bu tarihî gerçekleri Meclis Gizli zabıtlarından okudum.) İşte bu çarıklılar, ardında dünyanın en güçlü diye bilinen orduları olan devletlere sırtını dayamış olan çakallar sürüsünü, vahşilerin de vahşisi düşmanları mağlup etti.
Hadi bir misal daha verelim. Afganistan’da 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de meydana gelen “ikiz kulelere saldırı” hadisesinin ardından mühim hadiseler olacaktı. ABD’nin başı çektiği koalisyon güçleri bu ülkeyi işgal edecekti. O tarihten itibaren yaklaşık 20 yıl boyunca bu İslam ülkesinde çok korkunç hadiseler yaşandı. Yaklaşık 1,5 milyon Afganlı hunharca katledildi.
2001-2021 tarihleri arasında Afganistan “kapalı kutu” gibi idi. Bu ülkede olup bitenler hakkında sağlıklı bilgi almak mümkün değildi. Derken çok enteresan gelişmelerin ve görüşmelerin ardından son Amerikan askeri ve 60 devletin iştirak ettiği koalisyona bağlı son askerler 31 Ağustos 2021’de Afganistan’ı terk etti. İşgal kuvvetlerine karşı kurtuluş mücadelesi vermiş olan Taliban’ın sözcüsü, koalisyon güçlerine karşı zafer kazandıklarını ve bu zaferin bütün Afgan halkına ait olduğunu açıkladı. Dünya büyük bir şokta idi. Şok geçirenler arasında İslam ülkesinde yaşayan bazı kimseler de vardı. Kafayı Taliban’ın kıyafetine, ayaklarındaki terlik benzeri ayakkabıya takmışlardı. Hele Taliban heyetinin resmi temaslarda bulunmak üzere ülkemize gelmesi vesilesiyle, iğrenç ve bayağı tasvirlerde bulunup kin kusanlara ne demeliydi?
Evet, dün yırtık gömlekliler ve çarıklılar gibi bugün de “terlikliler” muhteşem bir zafer kazanmışlardı. Ancak bu zaferdeki sırrı, “terliksi hayvanlar” diyerek sözüm ona geviş getirmeye çalışanlar anlayamazdı. Onlar kravatlarına, ütülü elbiselerine, pahalı iskarpinlerine güveniyorlardı. Ama unuttukları bir şey vardı: Zerdûz palan vursan, eşek yine eşekti…