YİYİN efendiler yiyin KUSACAK kadar, S*ÇACAK kadar yiyin !
Zira, meydan sizin.
İşte onlardan bir tanesidir ki, bir AKePe’linin kısacık hayatının ufacık bir hikâyesidir ve diğerleri de KORKUNÇTUR ve İĞRENÇTİR !
Bunlar, MASAK’ın (Mali Suçları Araştırma Komisyonu) raporudur:
Yunanistan’a KAÇARKEN yakalandığı söylenen AKePe’nin Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu’nun KOCASI, Türk Hava Kurumu eski Rektörü ve şimdi HAPİSTE olan Ünsal BAN efendi ve karısı Zehra ile birlikte BANdıra BANdıra yemişler:
Ban’ın hesabına 2021’de 34 milyon, 2022’de 45 milyon ve 65 milyon yatırılmış; Kızı Ece Gizay Ban’ın YUNANİSTAN’daki hesabına Aralık 2021’de 168 bin Euro ve Şoförü de 5 milyon lira gönderdi.
Ban’ın oğlu Buğra Ban’ın hesabına 4,5 milyon lira aktarıldı.
Ban’ın 2 çocuğu adına İstanbul Sarıyer’de bulunan bir arsasının değeri 6 milyon lira bedelle satıldı ve Şoförü Ahmet Karakaş tarafından Ban’a yollandı bundan 15 gün sonra Ünsal Ban, Karakaş’a 2 milyon lira havale etti.
YUNANİSTAN’daki kendi hesabına Kasım Aralık 2021’de 337 bin Euro aktarıldı. Ban, şoförü Karakaş’a aynı yıl 30 milyon lira yolladı. Şoförün hesabına 2014-2022 arasında yatırılan para 118 milyon 700 bin lira.
Bu işlemlerin 98 milyon lirası son 2 yılda gerçekleştirildi.
Ban, Ağustos 2022’de "OLEY,COM” adlı BAHİS sitesinin çalışanına 12 milyon lira gönderdi. Şoför Karakaş da Malta’daki bir firmaya 3 milyon 700 Euro aktardı.
Para trafiğini görüyorsunuz.
Nereden buldunuz bu paraları,nasıl kazandınız da böylesine oynadınız?
Yine haberleri görmüşsünüzdür;
Bu Zehra, “2,5 kilo altınım var, Afrika’da madenlerim var”;
“Allah bazılarını vererek, bazılarından da alarak İMTİHAN eder; Ben VEREREK imtihan ettiklerindenim” demişti.
Buna ilaveten “başörtülüler denize rahat giremediği için YAT aldım demişti (ki, bunun fiyatı 82 milyon liraCIK idi)”
Ve ayrıca Çankaya’da 100 milyon liralık OTEL, 200 milyon liralık araziler ve 300 milyon liralık çiftlik sahibi olduğu da ortaya çıkmıştı.
Bu şiir bu zamana ve bunun gibi AKePe’lilerin tamamına uyar:
(Çoğumuz ve belki de hepimiz, 1867-1915 tarihleri arasında yaşamış olan TEVFİK FİKRET’e ait olan aşağıdaki şiirin sadece NAKARAT kısmını biliriz.)
HAAN-ı YAĞMA
Bu sofracık, efendiler ki, -iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor-şu milletin hayâtıdır;
Şu milletin ki muztarib, şu milletin ki muhtazır,
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun, hapır hapır.
Yiyin efendiler yiyin; bu haan-ı iştihâ sizin;
Doyuncaya, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin !
Efendiler ! Pek açsınız, bu çehrenizden bellidir;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı, kim bilir ?
Şu nâdi-i ni’am, bakın, kudumunuzla müftahir,
Bu hakkıdır gazânızın, evet, o hakk da eldebir !
Yiyin efendiler, yiyin; bu haan-ı zî safâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin !
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:
Haseb, neseb, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, SARAY
Bütün sizin, efendiler, konak, SARAY, gelin, alay
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay.
Yiyin efendiler, yiyin; bu haan-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin !
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı, yok zarar,
gurûr-ı ihtişâmı var, sürûr-i intikaamı var,
Bu sofra iltifatınızdan işte âb ü tâb umar;
Sizin şu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar.
Yiyin efendiler, yiyin; bu haan-ı cân-ı fezâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin !
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malini,
Vücûdunu, hayâtını, imîdini, hayâlini;
Bütün feraag-ı hâlini, olanca şevk-ı bâlini
Heman yutun, düşünmeyin harâmıni helâlini.
Yiyin efendiler, yiyin; bu haan-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin !
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak:
Yarın bakarsınız söner, bugün çatırdayan ocak;
Bugünkü miğdeler kavî, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak …
Yiyin efendiler, yiyin; bu haan-ı pür-nevâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin !
(Hân (Haan) = Yemek sofrası, yemek.
İltikaam = Lokma atma, yutma, yutulma.
Muntazır = Hazır.
Muhtazır = Can çekişen.
Muztarib = Sıkıntı, ızdırap çeken, inleyen.
Müftahır = Övünen.
Nâdi = Nida eden, çağıran.
Ni’am = Nimetler
Kudum = Uzak yerden gelme, ayak basma.
İhtişâm = Debdebe, tantana, şanlı görünüş.
Sürûr =Sevinçli yer.
âb ü tâb = Güzellik, parlaklık, tazelik.)