Biz şimdi bu dünyada yaşıyoruz. Bir müddet sonra, daha öncekilerki gibi bizler de öleceğiz. Sonrasında kabir hayatı, daha sonra diriliş, haşir meydanında toplanma, hesap görülmesi, daha sonra ya cennet ya da cehennem… İşte asıl hayat, o âhiret hayatıdır.
Günümüz insanları maalesef bu kesin “gerçeği” unutur olmuş. Oysa sahabe-i kiram ve diğer takva sahibi insanlar, devamlı bu konuyu düşünür ve “Âhirette halim nice olacak?” diye endişe eder ve ağlarlarmış. Şah-ı Geylânî Hazretleri’nin vaazlarında bazen Allahu Teâlâ’ya nasıl hesap vereceğini düşünüp kalbi dayanamayıp vefat edenler olurmuş. Günümüz insanları ne kadar rahat… Oysa her bin kişiden 999’u cehenneme gidecek. İnsan bu gerçeği bilince nasıl rahat uyuyabilir? Nasıl günahlara dalabilir?
Hac Sûresi’nin 1. ve 2. âyet-i kerimelerine meâlen bakalım:
“Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!
“Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden vazgeçer. Her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah’ın azabı çok dehşetlidir!”
Bir sefer esnasında, sahabilerden bazıları yol yorgunluğundan güçlükle yürüdükleri bir sırada Peygamber Efendimiz (asm) Hac Sûresi’nin bu ilk iki âyetini yüksek sesle okumaya başlayınca sahabeler, bunun mutlaka bir hikmeti vardır diye merakla yanına koşmuşlar. Onlar toplanınca Peygamber Efendimiz (asm); “Siz (bu âyetlerin bahsettiği) bugünün hangi gün olduğunu bilir misiniz?” diye sordu ve şöyle devam etti: “O gün Adem’e çağrı yapıldığı; Allah’ın ‘Ey Adem! Ateşin payını ayır!’ diye emrettiği gündür. Âdem ‘Ya Rab! ateşin payı nedir?’ diye sorar. Allah da, ‘her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu ateşe / cehenneme, bir kişi de cennete girecektir’ diye buyurur.
Bunu duyan sahabilerin çehreleri değişmiş, üzüntüden yüzlerinde tebessüm eseri kalmamıştı. Resulullah, sahabenin bu ümitsiz ve üzüntülü hallerini görünce şöyle buyurdu:
“Müjdelenin, ümitvar olun ve salih amel yapmaya devam edin! Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki, o gün siz, öyle iki mahluk taifesi arasındasınız ki, onlar kimlerle, hangi şeyle karşılaştırılırsa mutlaka hepsinden daha fazla gelirler. Bunlar: Ye'cüc ve Me'cuc’dur, bir de Âdem’in ve (cinlerin babası olan) İblis’in neslinden helak olanlardır.”
Bunu duyunca sahabelerin yüzü gülmeye başladı. Resulullah sonra şunları söyledi:
“Amellerinizi yapın ve ümitvâr olun; Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki, siz o gün bir devenin (sağ veya sol) yanında bulunan bir ben veya bir hayvanın kolunda bulunan bir çizgi (bir rivayette: bir siyah öküzün yanı üzerindeki beyaz bir pul, yahut da beyaz bir öküzün yanı üzerindeki siyah bir pul) kadarsınız.” (Bu hadis-i şerifi Nesâî’nin yanında Tirmizî de rivayet etmiş ve bunun hasen-sahih olduğunu belirtmiştir.)
Bin kişiden 999’unun cehennemlik olduğuna dair bir başka hadis-i şerife bakalım:
“Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ‘…Sonra sura diğer bir defa daha üfürülür. Bu üfürülüşle beraber insanlar birdenbire dikilip bakar halde oluverirler. Onlara şöyle denilir: ‘Ey insanlar! Rabbınıza geliniz!’ Onları durdurunuz! Çünkü onlar, sorumludurlar! Sonra yine onlara şöyle denilir: ‘Ateşlikler / cehennemlikler kafilesini çıkarınız!’ Sonra şöyle sorulur: ‘Mahşer halkının kaçta kaçını?’ Onlara şöyle denilir: ‘Her bin kişiden, dokuz yüz doksan dokuzunu.’ İşte bu, çocukların saçlarını ağartacak olan gün ve baldırın açılacağı gündür.” (Müslim 2940 / 116)
Ne kadar rahatız, değil mi? Oysa şu bin yıllık İslam beldesinde, Allahu Teâlâ’nın bütün haram kıldıkları alenen işlenmekte. Allah’ın hükümleri icra ve tatbik edilmemekte. Nüfusun yüzde 99’unun Müslüman olduğu söylenen bir memlekette, acaba bu yüzde 99’un yüzde 1’i kurtulacak mıdır? İnsanlarımız niçin, acaba cehenneme sevk edilecek o 999’un içinde miyim, diye endişe etmiyor? Sahi biz nasıl bu kadar gaflete düştük...